Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Birincisi: Bu başarı nasıl elde edildi?Bu olay, Türkiye'nin uluslararası platformda benzer kazanımlar sağlamasına yarayacak bir örnek oluşturması bakımından önemli.İstanbul'u Avrupa kültür başkenti olarak seçtirmek için ilk girişimler, bazı sivil toplum örgütleri ve bu alanda çalışan bilgili, deneyimli kişiler tarafından başlatılmıştır. Buna devletin, hükümetin, belediyenin yerel yönetimlerin temsilcileri katılmıştır. Bu işe gönül verenler, yaratıcı yeteneklerini kullanarak, dört başı mamur projeler üretmişlerdir.Bundan sonraki aşamada girişim grubu, AB ve diğer Avrupa kurumları nezdinde tanıtıcı, ikna edici çabalara girişmişlerdir. Bu kapsamlı lobi faaliyeti, titizlikle hazırlanan dosyalarla etkisini hissettirmiştir. İstanbul'un 2010 yılı için "Avrupa Kültür Başkenti" seçilmesinden çıkarılması gereken birkaç önemli sonuç var. İstanbul gibi olağanüstü tarihi ve kültürel zenginliklere sahip bir kenti Avrupalılara "pazarlamak" aslında çok zor bir iş değil. Ama bu egzersiz ancak iyi yapılırsa sonuç verir.İstanbul'un başlıca rakibi Kiev'e tercih edilmesinin nedeni de budur. Nitekim kararı veren seçici kurulun başkanı Sir Jeremy Isaacs bu tercihin nedenini gayet güzel açıkladı: "Sebep, sadece İstanbul'un Avrupa ile yol kavşağında olması ve yüzyıllardan beri çeşitli Avrupa medeniyetleriyle iç içe bulunması değil. İstanbul'un başvurusu çok iyi hazırlanmış ve çok etkili olmuştur. İlginç olan nokta da, bu girişimin Türk hükümeti veya İstanbul yönetimi tarafından değil, özel kişilerden oluşan bir grup tarafından başlatılmış olmasıdır."Seçici kurulun çeşitli Avrupa ülkelerinden 7 üyesinin de oybirliğiyle İstanbul'u seçmeye karar vermesinden çıkarılacak diğer bir sonuç da, Türkiye'nin, kaliteli bir çalışmayla, Avrupalıların Türkiye'ye mesafeli, soğuk, önyargılı veya ayrımcı bakışını aşabileceğidir. Bu, AB ve diğer Avrupa kurumlarıyla temaslarda göz önünde tutulması gereken bir husustur. Devlet ile halkın el ele verip "oyunu kaidelerine göre oynaması", Türkiye'nin Avrupa ile ilişkilerinde daha başka kapıları da açabilir... Yurttaş-devlet el ele... İstanbul'un Avrupa kültür başkenti seçilmesinin, sağlayacağı kazanımlara gelince: Birincisi, prestij, itibar... İkincisi, tanıtım... Üçüncüsü, İstanbul'un Avrupa kentleri standartlarına ulaşması şansı...Başbakan Erdoğan'ın tahmini, 2010 yılında İstanbul'a 10 milyon turistin geleceğidir. Bu "kârlı" bir turizm patlaması demektir. Aynı zamanda gelen milyonlarca Avrupalının Türkiye'yi kültürel ve diğer yönleriyle yakından tanıması demektir.Hazırlanan projelere göre, İstanbul'un çeşitli bölgelerinde şimdi kendi haline terk edilen tarihi eserler ortaya çıkacak, yeni müzeler kurulacak, bunun için de gerekli altyapı düzenlemeleri yapılacak...İstanbul için düşünülebilecek en önemli kazanımlardan biri de bu vesileyle kendini "yenilemesi", çarpık ve çirkin yapılardan, bozuk ve çukurlu yollardan, başıbozuk trafikten, sağlıksız yaşam koşullarından kurtulması olacaktır...Tabii olabilirse... Ama neden olmasın ki? Geçmişte kültür kenti seçilen Selanik'ten Glascow'a kadar pek çok Avrupa şehri, bu sayede kendilerini yenilemeyi başarmışlardır. Bu, açıkçası, reformları, değişiklikleri "dış motivasyonlarla" gerçekleştiren Türkiye için, daha da geçerlidir.İstanbul'u kültür başkenti seçtirebilen vizyon, yaratıcılık, disiplinli çalışma ve kararlılık, pekâlâ şehrimizin Avrupa standartlarına ulaşmasını da sağlayabilir... skohen@milliyet.com.tr Eskilerle yenilenme