Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami Kohen

BATI'nın mesajı apaçık: Demokrasi ve laiklik arasında bir tercih yapmak söz konusu olamaz. Türkiye'de ikisi de bir arada devam etmeli...
Son günlerde özellikle ABD'den bu mesajın Ankara'ya sürekli ve güçlü biçimde iletildiği, en yetkili ağızlar tarafından söyleniyor.
ABD Dışişleri Bakanı Albright ve sözcüsü Burns, Washington'un Türkiye'de sivil yönetimin ve laik demokrasinin devam etmesini beklediğini, buna çok önem verdiğini ve hatta bu konuda Ankara'dan güvence istediğini dobra dobra açıklıyorlar.
ABD'nin ötedenberi Türkiye'de demokrasinin laiklikle birlikte yürümesi gerektiğini savunduğu biliniyordu. Bu, "ne şeriat, ne darbe" olarak da ifade ediliyordu.
Ancak son gelişmeler, Türkiye'de demokrasi ile laiklik arasında bir "öncelik tercihi" konusunda tartışmalara yol açtı. Bazı çevreler, demokrasinin devamını arzu etmekle beraber, Cumhuriyet'in temel ilkelerinin ve özellikle laikliğin korunmasının daha hayati olduğu görüşünü savundular. Bu arada askerlerin brifinglerde söyledikleri, TSK'nin tercihinin ne yönde olduğunu da ortaya koydu.
ABD'den gelen mesajlar, Clinton yönetiminin böyle bir tercih yapılmasına karşı olduğunu gösteriyor. Nitekim sözcü Burns, Yönetim'in demokrasi ile laikliği birbirine karşıt saymadığını, bu konuda Türkiye'de "iki yoldan birini seçenler arasındaki iç tartışmalara" karışmak istemediğini de belirtti...
* * *
ABD'nin bu net tavrı, Türkiye'de askeri bir müdahalenin Washington'da - ve NATO'da - hoşgörü ile karşılanmayacağının ve buna sert tepki gösterileceğinin işaretidir.
Dün İstanbul'da görüştüğümüz ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Türkiye ile ilgili eski bir yetkilisi bu tutumun çeşitli nedenleri olduğunu anlattı.
Bu nedenlerden biri, bugünkü Demokrat Yönetim'in, demokrasi, insan hak ve özgürlükleri konusuna, önceki yönetimlerden daha fazla önem verdiği, bu nedenle Türkiye'de demokrasinin askıya alınması karşısında ilgisiz kalmayacağıdır.
Amerikalı diplomatın saydığı diğer bir faktör de, Türkiye'de bugün demokrasiyi rafa kaldırmayı gerektiren bir durum görülmemesidir. Bundan önceki müdahalelere yol açan ortam şimdi yok. Türkiye, bugünkü krizi demokratik yoldan pekala atlatabilir. Bu yoldan laikliği koruyabilir ve şeriatı da önleyebilir...
Dostumuzun söylediklerinden ve ABD basınındaki yazılardan çıkan sonuç şudur: Batı, Türkiye'de köktendinci akımlardan veya bunun yarattığı tehlikeden kaygı duymakla beraber, bunu önlemenin yolunun darbe veya demokrasiyi zedeleyecek müdahaleler olmadığı inancındadır.
Bugün bir Batılıya "demokrasi yolu ile şeriatın gelmesi söz konusu olursa, Batı buna razı olur mu?" diye sorarsanız yanıtı şöyle olacaktır: "Batı elbet ki Türkiye'nin bir İran olmasını arzu etmez. Ama onu Cezayir olarak da görmek istemez. Darbelerle uzun vadede laikliği korumak da mümkün değil. Bugün Türkiye'de Meclis başta olmak üzere, laikliği koruyacak kurumlar vardır. Bunlar görevlerini yapsın, yeter"...
* * *
BUNLARI yabancılardan öğrenmemize gerek yok. Türkiye'de demokrasi ile laikliğin birlikte yaşatılabileceğini biliyor ve çoğumuz buna inanıyoruz.
Türk askeri liderleri de bunu biliyor. Müdahalenin yurt içinde ve dışında yaratacağı olumsuzlukların da tamamen bilincindedir. Bu nedenle 27 Mayıs veya 12 Eylül benzeri bir askeri darbe bugün söz konusu değildir. Bu konuda güvence arayan dostlara da gereken mesajlar verilmiştir...
Yabancı yetkililerin ve yazarların, Türkiye'de bugün krizin nasıl atlatılabileceği konusundaki tavsiyelerine gelince, bunu da Türk halkı biliyor. "Sokaktaki adam"ın tipik tepkisi "politikacılar anlaşsa, bu iş hallolur" değil midir?
Evet, demokrasi ile laikliğin ve de istikrarın devamı için, Türkiye'de "siyasi sınıf"ın, sorumluluklarını nihayet anlayarak harekete geçmesi yeter. O zaman ne darbe olur, ne şeriat gelir, ne huzursuzluk kalır.
Başbakan Erbakan'ın bugün beklenen istifasından sonra, bakalım siyasiler bu tarihi sorumluluklarını yerine getirecekler mi?


Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr