Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami Kohen


TÜRKİYE'de siyasi barometrenin ibresi krize kaymaya başladı mı, dış dünyanın gözleri de Ankara'ya çevrilir. Bu durumu birkaç gündür yeniden yaşıyoruz.
Dikkatler daha MGK toplantısı öncesi, ordu - hükümet ilişkileri üzerinde odaklandı. ABD ve Avrupa medyası, Türkiye'ye kolaylıkla yakıştırdıkları askeri darbe olasılıklarını bir kez daha dile getirdi.
Gerçi Türkiye'yi daha yakından tanıyanlar bu aşamada askeri bir müdahalenin söz konusu olmadığını, MGK'nın askeri kanadının gereken değişikliklerin veya düzenlemelerin siyasal yoldan yapılmasını istediklerini belirtiyorlar. Ancak, yabancı gözlemciler, her şeye rağmen, Türkiye'de siyasetin - amaç laikliği ve demokrasiyi korumak da olsa - ordunun gölgesi altında bulunduğu sonucu çıkarıyorlar...
Şimdi özellikle DYP'li iki Bakanın istifasından ve bugünkü hükümetin düşürülmesine yönelik çabaların yoğunlaşmasından sonra, dış merkezlerdeki analistlerin ve Türkiye'deki yabancı diplomatların üzerinde durdukları husus, bunun gerçekleşmesi halinde neler olacağıdır. Bu koalisyon son bulursa ne olacak? Türkiye istikrarsız bir döneme mi girecek? Nasıl bir hükümet doğacak? Erken seçim gündeme gelecek mi? Refah nasıl tepki gösterecek?..
Türkiye ile ilgili yabancı çevrelerde merakla sorulan ve tartışılan sorular bunlar...
* * *
DIŞ basındaki yorumlardan ve yabancı analistlerle sohbetlerimizden edindiğimiz izlenim, Batı'da giderek, Türkiye'nin bunalımlı ve belirsiz bir döneme girdiği kaygısının yer almakta olduğudur.
Hemen belirtelim ki, böyle bir kanaatin güçlenmesi halinde Türkiye bundan hem siyasal, hem ekonomik zarar görür.
Refahyol hükümeti ve özellikle Türkiye'de İslami akımların yayılması, Batı'da birçok çevrelerin hoşuna gitmemiş olabilir. Ancak Erbakan iktidarının güttüğü politikaların Batılıları fazla rahatsız ettiği söylenemez. Aksine hükümetin birçok meselelerde aldığı tavır ve özellikle Erbakan'ın gösterdiği esneklik, Batı'da memnunukla karşılanmıştır. Bir Batılı diplomat şöyle diyor: "Tam da Refah iktidarı ile iyi bir çalışma ilişkisi ve karşılıklı anlayış kurulmuştu. Şimdi bu hükümet devrilirse, tekrar başlangıç noktasına dönmek gerekecek"...
Aslında Batılıların en çok kaygılandıkları konu, Türkiye'nin siyasal bir kargaşaya sürüklenmesidir. Bir analist açık konuştu: "Batı elbet Türkiye gibi önemli ve yakın bir ülkede radikal İslami bir yönetim görmek istemez. Refah'ın böyle köklü bir değişiklik getirip getirmeyeceği, ayrı bir tartışma konusu. Üstelik Türk halkının tercihlerine yabancı ülkelerin karışması söz konusu olamaz. Ama Batı, Türkiye'de ne askeri müdahale, ne şeriat istemediğini sık sık tekrarladı. Buna şimdi bir unsur daha eklemek gerek: Batı, Türkiye'de istikrarsızlık ve kaos da istemiyor"...
* * *
BAZI yabancı çevreler, - hükümet devirme çabalarına bakarak - şimdiden Refah'ın saf dışı edilmesinin iyi mi, kötü mü olduğunu da tartışıyor. Bu, bir "test olay" olarak ele alınıyor ve daha genel bir çerçeve içinde "İslami bir parti"nin sistem içinde mi, dışında mı tutulmasının daha yararlı olacağı sorusuna bağlanıyor.
Bu konuda iki ayrı ekol, farklı görüşler ifade ediyor:
Örneğin Refah'ı ılımlı bir çizgide gören (ve hatta onu Hıristiyan Demokrat partilerin bir benzeri sayan) akademisyenler ve diplomatlar, RP'nin iktidarda kalmasının sistemin içinde "entgre olması"nı sağlayacağını, aksine baskı sonucunda dışlanmasının ise, onu daha radikal hale getirebileceğini düşünüyor... Karşıt ekolün kanısınca, Erbakan'ın esnek görünen davranışları sadece "takiye"dir, Refah'ın yapısı, doktrini ve hedefleri bellidir; dolayısı ile onun iktidarda kalması sadece uzun vadeli hesaplarına katkıda bulunur...
Yabancı başkentlerde bugünlerde Türkiye ile ilişkilerden sorumlu yetkililer bu iki görüşten hangisine meyledeceklerini henüz bilemiyorlar. Karşılaştıkları yeni durum onları şaşırtmış ve zihinlerini karıştırmış görünüyor. Sorulara aradıkları yanıt için de beklemekten başka çareleri yok...