Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Hatırlayacaksınız, Evita Peron ünlü müzikalde, halkına öyle sesleniyordu.
O günlerden bu yana çok şey değişti Arjantin'de. İyi şeyler oldu, kötü şeyler de.
Ama Arjantin bugün ağlıyor. Yakın tarihinin en karanlık ve sıkıntılı dönemini yaşadığı için... Belirsiz geleceğinden korktuğu ve artık kimseye güvenemediği için...
* * *
OYSA 1980'lerin sonlarından itibaren ülke müthiş bir kalkınma ve değişim sürecine girmişti. Hiper - enflasyon geride bırakılmış, yaşam düzeyi yükselmeye başlamış, bu arada "tatlı para" ("plata dulce") diye nitelendirilen yabancı sermaye akımı ekonomiye büyük canlılık kazandırmıştı.
Sonra olan oldu. Arjantin 130 milyar dolarlık dış borcun yükünü hissetmeye, bütçe açığının durgunluğunu ve işsizliğin sıkıntılarını yaşamaya başladı.
Bu ortamda birdenbire bir umut belirdi: Domingo Cavallo, ekonominin başına getirildi. Halk ona bir mesih veya kurtarıcı gözü ile baktı. Gerçekten ilk aldığı önlemlerle durum düzelir gibi oldu; ama bu fazla sürmedi. Durgunluk, işsizlik yaygınlaşırken, Arjantinliler kendilerini gene uçurumun kenarında buluverdiler. Ve borsanın çöküşü, yabancı "tatlı para"nın kaçışı, pesonun sarsılması ile "kara bir hafta" yaşadılar.
* * *
DÜN Buenos Aires'te telefonla aradığımız bazı dostların anlattıkları, Arjantinlilerin morallerinin dibe vurduğunu gösteriyor. Bir analistin deyişi ile "piyasalardaki krizden bu kez daha vahim olan şey, halkın güven bunalımıdır"... Artık sadece hükümete ve Başkan Fernando De La Rua'ya değil, Süper - bakan Cavallo'ya da güvenemiyorlar. Parası olan dolar alıyor, saklıyor veya dışarıya kaçırıyor. Gençler ABD'ye veya Avrupa'ya gitmenin yollarını arıyor...
Cavallo'nun önerdiği acil önlemler, Arjantanlilerin canını daha çok acıtacak gibi. Ama bu noktada artık yapılacak başka bir şey de yok. Başkan De La Rua dahi geçen gün ulusuna seslenirken, "Kim başka bir alternatif var derse, yalan söylemiş olur" şeklinde konuştu.
Şimdi bir dizi önlem uygulamaya konuyor. Bütçedeki harcamalara ve dolayısı ile birçok sosyal programlara tırpan vuruluyor, maaşlar, düşürülüyor...
Buenos Aris'teki bir diplomat, havayı şöyle aktarıyor: "Bütün bunlar iyi de, siyasal ve sosyal faturası ağır olabilir. Komisyon hükümeti çökebilir, ciddi sosyal ajitasyon çıkabilir"...
* * *
BUNLAR bizim kulaklarımıza yabancı gelmiyor tabii... Daha önce de birkaç kez belirttiğimiz gibi, Arjantin ile Türkiye arasında benzerlikler de var, farklar da. Orada olanlar buraya da yansıyor (Brezilya'dan Rusya'ya kadar birçok ülkeye olduğu gibi). Ama bu da Arjantin'deki krizin Türkiye'de de aynı senaryolarla tekrarlanacağı anlamına gelmez. Çünkü ekonomik şartlarda önemli farklar var.
Ancak Arjantin sendromunun herkes gibi Türkiye'yi de etkilediği açık. Yabancı yatırımcılar Arjantin ile diğer "gelişen pazarlar"a aynı gözle - ve aynı kaygılarla - bakıyorlar. Bu ülkelerde ulusal borsalar, piyasalar da benzer bir duyarlılık içindeler.
Arjantin ağlarken, başkalarının gözleri de yaşarıyor...