İRANLILAR dün sandık başına giderken merak edilen konu, bu seçimleri kimin kazanacağı değildi. Çünkü sonuç, önceden belli idi: Elbet "muhafazakârlar" kazanacak ve bu kez (4 yıl önceki seçimlerin aksine) 290 sandalyeli Meclis'e büyük çoğunlukla hâkim olacaktı...
Zorla devre dışı bırakılan "reformcular" için tek "güç testi", seçimlere katılma oranı idi. Düşük katılım "boykot"un, yani muhafazakârlara karşı "direniş"in bir göstergesi sayılacaktı... Kendi saflarındaki 2400 adayın "devlet" tarafından "diskalifiye" edilmesinden, Cumhurbaşkanı'nın kardeşi olan Muhammed Rıza Hatemi'nin önderliğindeki reformcu "İslam Katılım Cephesi" merkezinin basılmasından ve reform yanlısı gazetelerin kapatılmasından sonra, ne yapılabilirdi ki?
Ayetullah Hamaney'in "rehberliğindeki" rejim, reformcuları "düşman" ilan etmişti bir kere. "Devlet" kurumlarının patronu durumundaki radikal "seçilmemişler"in seçim ve demokrasi anlayışı buydu...
* * *
SEÇİMLERİN "muhafazakârlar"ın "zaferi" ile sonuçlanması İran'ın siyasal geleceği açısından ne anlam taşıyor? Bu, reform hareketinin sonu mu? Son yıllarda esen değişim rüzgârları kesilecek mi? Bu arada reformcuların umut bağladığı Cumhurbaşkanı Hatemi'nin tutumu ve durumu ne olacak?
Kuşkusuz seçim sonucu, İran toplumundaki çatlağı daha derinleştiriyor. Reformcular (kendi aralarında bölünmüş de olsalar) herhalde sinmeyecek. Çünkü değişim baskısı, halkın etkin kesimlerinden (gençler, aydınlar, orta sınıf gibi) geliyor. Ama muhafazakârların şimdi güçlerini pekiştirmesi, reform hareketini daha zora sokacak. Bu durumda şimdiye kadar "denge unsuru" olmaya çalışan Hatemi'nin alacağı tutum ve oynayacağı rol daha büyük önem kazanacak...
2004, "yıllanmış" sorunların çözüme kavuşturulduğu bir yıl olacak mı? En azından halen böyle bir trend göre çarpıyor. Nitekim uzun süredir çözümsüz kalan meseleler teker teker masaya yatırılıyor. Kıbrıs bunlardan biri. Şimdi sırada ondan daha da eski olan Keşmir sorunu var...
Geçen ay Hint ve Pakistan liderlerinin gerçekleştirdikleri ilk buluşmanın ardından bu hafta bir araya gelen iki taraf Dışişleri bakanları, Keşmir başta olmak üzere, aralarındaki meseleleri halletmek için bir "yol haritası" ve bir de "takvim" belirlediler.
Buna göre, Hint ve Pakistan yetkilileri mayıs - haziran aylarında Keşmir meselesini, önümüzdeki 6 aylık bir dönem içinde de terör, güvenlik, ticaret, güven artırıcı önlemler gibi konuları görüşecekler.
* * *
BAĞIMSIZLIKLARINA kavuştukları günden beri birbirleriyle 3 kez savaşan (ve geçen yıl bir ara yine yeni bir savaşın eşiğine gelen) Hindistan ile Pakistan'ın nihayet bir diyalog kurarak anlaşmazlıklarını halletmeye çalışması çok olumlu bir gelişme.
Bunda Hindistan Başbakanı Vajpayee ile Pakistan Cumhurbaşkanı Müşerref'in "liderlik" yeteneklerini (vizyon, cesaret, kararlılık) ortaya koymalarının büyük payı var. Ayrıca ABD'nin iki tarafı da böyle bir yakınlaşmaya zorlamasının da önemli etkisi oldu.
Nedenleri ne olursa olsun, Hindistan ve Pakistan şimdi böyle bir "yol haritası" ile yola çıkıyor. Umarız bu rafa kalkmış görünen Ortadoğu yol haritasına benzemez!..