AVRUPA Birliği ile ilişkiler konusunda, İspanya'da duyduğum argümanlar, bizdeki tartışmaları çağrışıyor. Tabii çok önemli bir farkla: İspanya 1985'te katıldığı AB'nin üyesi olarak, bütünleşme yolunda büyük mesafe katetti; bu topluluğun ayrılmaz, asli bir parçası oldu. İspanyollar şimdi AB ile entegrasyonun en ileri aşaması olan Avrupa Para Birliği'ne (EMU) dahil olmanın yarar ve sakıncalarını tartışıyor. Tıpkı Fransa, İtalya veya İngiltere gibi, AB'nin önde gelen ülkelerinin yaptığı gibi...
Biz ise, henüz AB üyeliğine aday olup olmayacağımızı, "Avrupalı" olarak kabul edilip edilmeyeceğimizi konuşuyoruz. Türkiye'de hala, bırakın AB üyeliğinin, 1996'nın başında yürürlüğe giren Gümrük Birliği'nin dahi iyi mi, kötü mü olduğu tartışılıyor!.. Bazı çevreler, yüksek sesle söylemeseler bile, "keşke AB bizim adaylığımızı reddetse de, biz başka alternatiflere yönelsek" diye düşünüyor...
İspanya'da, 12 yıllık üyeliğin ülkeye çok büyük faydalar sağladığını inkar eden pek yok. Nasıl etsinler ki? Avrupa ile bütünleşmenin İspanya'yı nereden nereye getirdiği ortada. Ancak Madrid'in EMU'ya - hem de ilk sırada - dahil olması konusunda bazı tereddütler ve hatta kaygılar yok değil. Ama gene de "EMU'ya katılmalıyız" diyen geniş bir kesim var. Buna Jose Maria Aznar'ın sağcı hükümeti kadar, şimdi muhalefette bulunan Felipe Gonzales'in Sosyalist Partisi de dahil...
* * *
İSPANYA'nın AB'nin planladığı tek para sistemine, yani EMU'ya dahil olması lehindeki argümanlar, aynen vaktiyle tam üyelik için kullanılan gerekçelere benziyor. Bunun temelinde uzun vadeli ekonomik yararlar kadar (hatta ondan çok) siyasal avantajlar yatıyor.
Bir İspanyol meslektaşımın şu görüşü, burada pek çok yetkilinin, aydının ve işadamının duygularını yansıtıyor:
- "EMU'ya girmek, bizim için Avrupa'da hangi ligde olmak istediğimizi ortaya koyan temel bir tavır ile ilgilidir. Yani birinci ligde mi olacağız, yoksa ikinci kümeye mi düşeceğiz?.. Eğer Avrupa'da birinci safta olmak istiyorsak, elbet EMU'ya girmek için uğraşmak zorundayız."
Bir başka analist (ki Aznar'ın sağcı düşüncelerine karşıdır) İspanya'nın EMU'ya dahil olmasının "ekonomikten çok siyasal bir zorunluk" olduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:
- "İspanya yüzyıllardır Avrupalı bir ülke olduğunu kanıtlamaya çalışıyor. AB içinde olması da bunu sağladı. Ama iş bununla bitmiyor. Bundan sonraki hedef EMU üyeliğidir. Bunun ekonomik avantajlarını, ya da sakıncalarını henüz tam bilmiyoruz. Ama muhakkak olan şudur: Onun dışında kalmak, çok daha sakıncalıdır..."
* * *
İSPANYA'nın EMU konusunda acele etmesini tehlikeli bulanların başlıca gerekçesi, tek para sisteminin, İspanya'nın ekonomik - ve de siyasal - egemenliğini zedeleyeceği, ulusal para pesata'yı yok edeceği, bunun ciddi mali sarsıntılar yaratacağıdır. Muhalifler "ekonomik alanda böyle bir Donkişot'luk bize çok pahalıya mal olacaktır" diyorlar.
Ama pek çok İspanyol, EMU'ya katıldıktan hemen sonra İspanya ekonomisinin, bazı sıkıntılar yaşayacağını kabul etmekle beraber, sonunda bundan - hem mali, hem siyasi bakımdan - kazançlı çıkacağına inanıyor. Bunlardan biri de Felipe Gonzales'tir. Sosyalist lider son bir demecinde şöyle dedi: "EMU ile egemenliğimizi kaybetmeyeceğiz, aksine değişik bir şekilde pekiştireceğiz..."
Gonzales ve onun gibi düşünenler EMU sayesinde, İspanya'nın mali ve ekonomik sistemini düzene sokmak, yapısal reformları bir an önce tamamlamak ve aslında çoktan alması gereken bazı önlemleri süratle hayata geçirmek zorunda kalacağını belirtiyorlar.
İspanya AB üyeliğini gerçekleştirmek için de, ekonomisine ve siyasetine bir çekidüzen vermek zorunluğunu hissetmemiş miydi? Bu sayede İspanya ciddi bir ekonomik, politik ve sosyal evrim ile, Avrupa'nın ileri, müreffeh ve demokratik ülkeleri safında yerini almamış mıydı?
Kuşkusuz, bu noktaya gelmenin bedeli ödenmiştir ve hala da ödeniyor. Örneğin İspanya, AB içinde işsizlik oranı en yüksek (yüzde 22) ülke durumunda. Ama son on yılda Avrupa standartlarına - her alanda - ulaşmak yolunda kaydedilen büyük mesafe, apaçık. Bunda AB üyeliğinin esas "itici güç" işlevini gördüğü de kuşkusuz.
İspanya'nın bu bağlamdaki deneyimi, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin tartışıldığı şu günlerde, ilginç bir inceleme konusu ve de yararlı bir örnek oluşturuyor...