Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AB ile ilişkiler konusunda gereksiz ve anlamsız bir tartışmadır gidiyor. AB Komisyonu yetkilisi Günter Verheugen'in Ankara'daki temaslarının ardından basında yayınlanan bazı haberlerin bir "dezenformasyon" gayreti olarak gösterilmesi, ne yazık ki bu tartışmaları, esas özünden uzaklaştırıp, olayın yüzeysel şekli üzerinde karşılıklı atışmalara dönüşmüş bulunuyor.
Verheugen'in Ankara'daki görüşmeleri sırasında, şu veya bu makama, yazılı "taslak" veya "non - paper" sayılan bir metin ya da sözlü olarak, AB Komisyonu'nun insan hakları, demokratikleşme, Kopenhag kriterleri ve Kıbrıs konusundaki düşüncelerini ve de beklentilerini ilettiği, artık inkar edilmemesi gereken bir gerçek.
* * *
BAZI resmi ağızlar - sanki Türkiye'ye karşı komplolar düzenleniyormuş veya Ankara'ya yeni şartlar empoze edilmek isteniyormuş gibi algılanabilir korkusu ile - gerçeği açıklayacak yerde, mutad "yok böyle bir şey" beyanı ile geçiştirmeye kalkıştılar.
Oysa bu tür haberler kamuoyuna yansıdıktan sonra, yetkililerin hemen yapacağı şey, boş yalanlamalara başvurmadan, olup bitenleri açıklamak olmalı idi...
Bu haberleri yayınlayan gazeteleri veya yorumlayan yazarları, "dezenformasyon" kurbanı olarak göstermek, hele Ankara'da Dışişleri Bakanlığı'nda bazı "şahinler"in ve bazı AB ülkeleri temsilciliklerinin bu haberlerin kaynağı olduğunu iddia etmek, mantıksızlıktan da öte, büyük bir saçmalıktır.
Bu bakımdan, özellikle "Radikal" gazetesinin bu satırların yazarını da hedef alan suçlayıcı ifadelerini çok yanlış ve yakışıksız bulduğumuzu belirtmek zorundayız. Bu gazete ve manşet haberinin yorumcusu, ne yazık ki bu tutumu ile bizzat bir "dezenformasyon" örneği vermiştir...
Çünkü işin özüne dönersek, Verheugen'in Ankara'daki temaslarında iletmeye çalıştığı mesajları yayınlayan gazetelerin (ve muhabir ya da yorumcularının) amacı, iddia edildiği gibi, Türkiye ile AB ilişkilerine çomak sokmak değildir.
Aksine, Türkiye'nin AB ile bütünleşmesini hararetle savunan bu gazeteler (ve tabii bu satırların yazarı) sadece AB'nin şu sırada Kopenhag kriterleri veya Kıbrıs konusunda Türkiye'den beklentilerinin ne olduğunun bilinmesinde yarar görmüşlerdir.
Kaldı ki, bunlar da bir süredir Türkiye'de tartışılmaya başlanan konulardır. Bu haberleri veren gazetelerin amacı da - birçok vesilelerle söylendiği gibi - "bilelim ki AB üyeliğini garantilemek için Türkiye'nin ev ödevine çalışması, politikalarında bazı yeni ayarlamalar yapması gerekiyor" mesajını vermektir. Yoksa, Türk kamuoyunu AB'den soğutmak veya uzaklaştırmak - kesinlikle - değil...
* * *
TÜRKİYE'de AB ile bütünleşmeye karşı olan (çeşitli eğilimli) çevreler vardır elbet. Bunlar, Verheugen'in getirdiği mesajları veya çeşitli vesilelerle AB ülkeleri yetkililerinin dile getirdiği beklentileri, kendi düşünceleri veya niyetleri doğrultusunda, malzeme olarak kullanmaya yeltenebilirler.
Peki onlar böyle davranacaklar diye basın olup bitenleri pas mı geçsin?
İlgili bakanlık ve hükümet yetkililerinin esas yapması gereken şey, gerçekleri açıklarken, bir de kendilerinin "ev ödevi" ve "politika düzenlemeleri bağlamında neler yaptıklarını da anlatmak ve AB ile bütünleşmenin - yapılacak bazı fedakarlıklara rağmen - getireceği yararlar hakkında kamuoyu oluşturmaktır.
Bu arada ciddi gazetecilerin görevi de, Türkiye'nin şu sırada neleri gündemine getirip değerlendirmesi ve tartışması gerektiğini hatırlatan meslektaşları ile boş ve nahoş polemiklere girişmekten kaçınmaktır...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr