“Sokakların sesini dinlemeyi öğrenmeliyiz. Bu sinyalleri tevazu ile anlamaya çalışmalıyız... Hükümet demokrasinin sesine kulak veriyor”...
Bu sözleri söyleyen, Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff.
Ülkenin çeşitli kentlerinde iki hafta önce başlayan sokak gösterilerine Brezilya liderinin ilk resmi tepkisi böyle...
Kadın Başkan bu konuşmayı, ülkenin eyalet valileri ve belediye başkanları ile düzenlediği bir toplantıda yaptı. Ondan önce de protestolara katılanların temsilcileri ile bir araya geldi. Onlar hakkında da “protestocuların enerjisine, becerisine ve katkılarına ihtiyaç duyuyorum” diye konuştu...
Ve ondan sonra, hükümetinin önemli kararını açıkladı. Bu karar, göstericilerin talep ve beklentilerini karşılamak üzere hazırlanan 5 maddelik bir reform programı ile ilgili.
Bu reform paketi siyasal, ekonomik ve sosyal yenilikler içeriyor. En önemli maddelerden biri, halkın direkt siyasi katılımını sağlayacak olan bir kurucu meclisin oluşturulmasını ve bunun da referanduma sunulmasını öngörüyor.
Enflasyonu frenlemeyi amaçlayan mali reformların yanı sıra, sağlık ve eğitim alanındaki yetersizliklerin giderilmesine ilişkin tedbirler öngörülüyor. Örneğin petrol gelirlerinin yüzde yüzü eğitime ayrılacak, köy ve kasabaların doktor ihtiyacı dışarıdan getirilecek sağlık görevlileri ile karşılanacak.
Protestocuların sokağa dökülmesine neden olan kamu taşımacılığı sorununun halli için 25 milyar dolar harcanacak.
Sokağın gücü
Bunlar “sokağın gücü” sayesinde oluyor. Bir bakıma bu değişim sokakları ve meydanları dolduran insanların eseri sayılabilir.
Brezilya’da ilk bakışta çoğu genç kuşağa mensup olan insanların sokağa dökülmesine iten neden, otobüs ücretlerine yapılan zamdı. Ama bunun gerisinde birikmiş birçok şikâyet ve beklenti vardı.
Sokaklardaki patlama, bunların hepsini yüzeye çıkardı. Halk sağlık ve eğitim ihtiyaçlarına öncelik verilmesini, enflasyonun durdurulmasını, yolsuzluklara son verilmesini, yoksulluğa çare bulunmasını istiyor.
Aslında Brezilya son yıllarda ekonomik alanda yarattığı “mucize” ile övünmüştür. Gerçekten bu 195 milyon nüfuslu ülke, ekonomide ve teknolojide büyük hamleler yapmış, Latin Amerika’nın “parlayan yıldızı” olmuştur.
Daha ne isterler?
Bu durumda akla “peki, daha ne isterler?” sorusu gelebilir.
Kalkınma ve büyüme, Brezilya’nın bir yüzü. Ama diğer yüzünde yoksulluk, sosyal eşitsizlik, kamu hizmetlerinde yetersizlikler hâlâ yer alıyor. Daha iyi yetişen ve bir kısmı artık orta sınıftan sayılan gençlerin “yükselen beklentileri” var. Daha iyi yaşam koşullarının kendilerine de layık görülmesini istiyorlar...
Tıpkı benzer gösterilere sahne olan diğer ülkelerde olduğu gibi...
Esasen bu tür halk hareketlerinin dalga dalga dünyanın çeşitli yerlerine yayılması, çağımızın en önemli olaylarından biri...
Bütün mesele bu hareketlerin ne sonuç vereceği veya nasıl sonuçlanacağıdır. Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff’in söyledikleri ve aldığı kararlar, gerçekçiliğin ve sağduyunun bir örneğini veriyor.