Sami KOHEN
KIBRIS Rum yönetimi, KKTC'ye karşı ambargoyu kaldırıyor mu? Rum Temsilciler Meclisi'nde tartışmaya açılan ve KKTC ile mal alışveriş yasağını hafifletmeyi öngören yasa tasarısı, bu yönde bir adım sayılabilir mi?
Önce Kıbrıs'ta ekonomik ambargonun ne anlama geldiğini anımsatalım.
Bunun iki ayağı var: Birincisi, Kıbrıs Rum kesiminin, KKTC'ye karşı yıllardan beri uyguladığı ticaret yasağıdır.
Rum Meclisi şimdi bunu kaldırmak istiyor. İkinci ayak ise Rum yönetiminin çabası ile, dış dünyanın (ve bu arada AB'nin) KKTC'ye karşı uyguladığı "genel ambargo"dur.
Rum Meclisi'ndeki yasa tasarısı, bununla ilgili değildir.
Aslında iki bölge arasında "gayri resmi" yollardan (açıkçası kaçakçılıkla) yürütülen bir miktar alışveriş var. Rum yönetimi şimdi bu kaçakçılığı önleyecek olan normal alışverişi - bazı koşullarla - legalize etmek istiyor. Bu koşulların başında, Rumlarının kendi resmi makamlarından, "satın alma iznini" temin etmesi geliyor.
Rum Meclisi'ndeki tartışmalarda, buna karşı çıkanlar oldu.
Başlıca gerekçeleri de, bunun fiilen ambargonun kalkması ve KKTC'nin belgelerinin de resmen tanınması anlamına geleceğidir.
* * *
RUM yönetiminin girişimi, KKTC'de de değişik şekillerde yorumlanıyor.
Başkan Rauf Denktaş'ın buna tepkisi hem seri, hem sert oldu. "Rumlar aslında böylece kendi egemenliklerini KKTC'ye yaymak istiyorlar" diyen Denktaş, bunun "mutlaka engellenmesi (yani Rumlarla hiçbir alışveriş yapılmaması) gerektiğini öne sürdü...
Buna karşılık KKTC'de bazı iş kuruluşları, Rumlarla normal ticaretin yapılmasında yarar gördüklerini beyan ettiler. İşadamları Derneği Başkanı
İsmail Sayı, ihtiyatı elden bırakmamakla beraber, iki taraf arasında ticari ilişkilerin normalleşmesinin karşılıklı yarar sağlayacağı kanısında... Buna karşılık bazı tüccarlar Rumların niyeti hakkında kuşku beyan ediyorlar...
Bir görüşe göre, Rum yönetimi bu kararla, bir yandan kaçakçılığı önlemek istiyor, bir yandan da, AB'ye "işte biz Türklerle normal alışveriş yapıyoruz, onlarla rahat anlaşıyoruz" mesajını vermeyi amaçlıyor. Bunun zamanlaması da ilginç: Amerikalı diplomat Richard Holbrooke önümüzdeki ay Brüksel'de, Kıbrıs Türk ve Rum işadamlarını bir araya getirmeyi planlıyor.
Şüpheci çevreler, bu tür buluşmalara soğuk, hatta kaygı ile bakıyorlar. Buna karşılık KKTC'de muhalefet, bu gelişmelerden korkmamak gerektiğini, hatta Türk tarafının inisiyatifi eline almasında yarar olduğunu savunuyor.
Toplumcu Kurtuluş Partisi Başkanı Mustafa Akıncı şöyle diyor: "Amaçları ne olursa olsun, Rum tarafının bu girişimini test etmekte yarar var. Ben iki taraf arasında ilişkilerin ve bu arada ticari alışverişin normalleştirilmesi gereğine inanıyorum. Savaşacağımıza ticaret yapmamız daha doğru olur... Kaldı ki, Türk tarafı hareketsiz kalmakla veya olumsuz davranmakla, bir şey kazanamaz. AB'nin Güney Kıbrıs'la üyelik görüşmelerini başlatacağı kesin. Bunu tehditlerle önlemek mümkün değil. Yapıcı çözüm formülleri üretmeliyiz. Bir açılım göstermeliyiz"...
* * *
TOPLUMCU Kurtuluş Partisi gibi, M. Ali Talat'ın başında bulunduğu Cumhuriyetçi Türk Partisi de, iki toplum arasında temaslardan ve yumuşamadan yana. CTP, AB ile müzakereye oturacak "Kıbrıs" heyetinin içinde, KKTC temsilcilerinin bulunması için şimdiden bir çalışma yapılmasını istiyor.
Böylece ilk kez bir "Türk unsuru" AB içinde yer almış - ve meydanı sadece Rumlara ve Yunanlılara bırakmamış - olur...
Bu perşembe günü, KKTC'de muhalefetin de içinde bulunduğu 4 parti lideri, Denktaş ile bir araya gelip önümüzdeki kritik haftalarda nasıl hareket edilmesi gerektiğini tartışacak.
Bakalım, değişik görüşlerin ortaya konacağı bu toplantıda, yeni strateji arayışlarına nasıl bir yön verilecek?
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr