Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Avrupa Parlamentosu'nun Kıbrıs'la ilgili kararı sürpriz değil. AB Meclisi'nin Dışişleri Komisyonu'ndan sonra genel kurulu da, "Rum yanlısı" sayılan Kıbrıs raportörü Lüksemburglu Jacques Poos'un Kıbrıs raporunu aynen, büyük çoğunlukla onayladı.
Kıbrıs Rum ve Yunan tarafı için bunun hatırı sayılır bir başarı olduğunu kabul etmek lazım.
Yunan - Rum tarafının kendi davası lehinde bir rapor çıkartmaya çalışması doğal da, AB'nin Yunanistan dışındaki diğer 14 üye ülkenin parlamenterlerinin bunu olduğu gibi benimsemesi, doğrusu bu kurumun rolüne ve sorumluluğuna gölge düşürüyor.
* * *
RAPOR, bugünkü fiili şekli ile sadece Güney Kıbrıs'ın üyeliğini garantiye almakla yetinmiyor, aynı zamanda Türk tarafına karşı da bir tavır sergiliyor.
Raporda "Kıbrıs hükümetinin TÜM Kıbrıslılar adına üyelik müzakerelerini yürüttüğü" belirtiliyor. Bu ifade, Parlamento'nun gerçekleri ne kadar görmezlikten geldiğini ortaya koyan öğelerden sadece bir tanesi. Raporun diğer bölümlerinde de benzer saçmalıklar var. Örneğin Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'ı "82. vilayeti olarak ilhak etme" niyetinden söz ediliyor. Ve bu durumda Türkiye'nin AB üyeliği isteğine "son vereceği" tehdidi savruluyor.
Poos'un Parlamento'da kullandığı sert - ve dengesiz - söylem, raporda da yer alıyor. Örneğin, dolaylı görüşmelerin başarısızlığın tüm suçu Denktaş'a yükleniyor, Kıbrıs meselesi halledilmeden de "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin (yani yalnız Rum kesiminin) üyeliğinin gerçekleşeceği belirtiliyor...
* * *
BU tür raporlar, AB Komisyonu'na ve Bakanlar Konseyi'ne bir "tavsiye" olarak sunulur. Yani raportör öyle diyor ve parlamenterler bunu onaylıyor diye, AB'nin "resmi" tutumu böyle olacak demek değil...
Ama Komisyon yetkilisi Gunther Verheugen'in Parlamento'daki konuşması da, AB'nin genel eğiliminin "birleşik Kıbrıs" yönünde olduğunu gösteriyor.
Daha önce AB'nin birçok "resmi" yetkilisinin "çözüm olsun, olmasın, Kıbrıs (Rum kesimi) AB'ye alınacaktır" demesinin ışığında, Brüksel'den şimdi gelen "son haber" de, bu trendin güçlenmekte olduğuna işaret ediyor.
* * *
ÖNÜMÜZDEKİ haftalarda Türk tarafının daha da sıkışacağı açık.
Bu dönemde Türk diplomasisinin yaratıcı atılımlarına ihtiyaç vardır. Deneyimli bir Türk diplomatının deyişi ile, Ankara AB ile ilişkilerinde birbirleri ile bağlantılı üç konuda - içeride reformlar, dışta da Kıbrıs ve AGSP alanında - yeni formüller ve çözümler üretmek durumundadır.
Bunda, Parlamento'dan sivil toplum kuruluşlarına kadar çeşitli güçlerin de katkıda bulunması gerekiyor. Örneğin, siyasi partilerimiz, Avrupa Parlamentosu'ndaki muadilleri ile, milletvekillerimiz de oradaki meslektaşları ile sıkı temas içinde olmalı. Son haftalarda bu yeterince yapılsaydı, belki en azından bazı Avrupa parlamenterlerinin Kıbrıs raporuna "evet" demesi önlenebilirdi.