Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Camp David'de dün başlayan Ortadoğu barış zirvesinin en önemli yanı, böyle bir toplantının gerçekleşebilmiş olmasıdır.
Daha bir hafta öncesine kadar, Başkan Clinton'ın Ehud Barak ve Yaser Arafat'a ilettiği davete, İsrailliler de, Filistinliler de soğuk bakıyordu. En azından iki liderin de karşılaştıkları muhalefeti ve tereddütleri aşarak, Camp David'de buluşmaya karar vermeleri, cesur ve umut verici bir adım sayılır.
Gözlemciler "Camp David II"yi, Arap - İsrail anlaşmazlıklarının en önemlisi ve tehlikelisi olan Filistin sorununun çözümü için "son fırsat" sayıyorlar.
Gerçekten bu toplantı (Mısır Başkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin'in 1988'de katıldığı) birinci Camp David zirvesi gibi "mutlu son" ile noktalanabilecek mi?
Bunun hiçbir teminatı yok tabii. En iyimser tahminlere göre, "50 - 50 şans" var. Ancak Clinton şu sözlerinde haklı: "Başarı için bir garanti yok ama, böyle bir denemeye girişmemek, başarısızlığın garantisi olurdu... İşi zamana bırakmak artık bir seçenek olamaz... Eğer taraflar bu fırsatı yakalamazsa, daha çok düşmanlık ve belki de daha çok şiddet olacaktır..."
Camp David II bu bakımdan sadece Filistin - İsrail uyuşmazlığının değil, Ortadoğu'da barışın akıbetini belirleyecektir. Şimdi bütün gözlerin bu zirve üzerinde toplanmış olmasının nedeni budur.
* * *
SON olarak Ortadoğu başkentlerinde yaptığı temasların ışığında fevkalade ilginç bir yazı dizisi yazan Hasan Cemal dün şöyle diyordu: "Ülkemizin gündeminde bugün Ortadoğu'da barış diye bir konu pek yok... Ama tabii bu ilgisizlik de Türkiye açısından Ortadoğu'da barışın önemini azaltmıyor."
Tüm dünyanın büyük bir duyarlılık ve ciddiyetle izlediği Ortadoğu'daki gelişmelere bir bölge ülkesi olarak Türkiye'nin ilgisiz davranması, anlaşılır gibi değil.
Herhalde bunun bir nedeni, Türkiye'de genelde dış olaylara gereği kadar ilgi gösterilmemesidir. Türk toplumu, dış politika alanında, ülkeyi direkt ilgilendiren birkaç konu dışındaki olaylar hakkında doğru dürüst bilgi sahibi olamıyor. Ortadoğu gibi Türkiye'nin içinde bulunduğu bölgedeki gelişmeler dahi, "rutin" sayılarak pas geçiliyor.
Türkiye'nin uzun yıllar Ortadoğu'daki kaypak duruma bulaşmama kaygısı ile hareket ettiği ve bölgede aktif bir politika izlememeyi yeğlediği de bir gerçektir. Ortadoğu barış süreci konusunda ise, öteden beri inisiyatif tamamen ABD'nin elinde olmuş, Avrupa bile yönlendirici bir rol oynayamamıştır. Ancak, Avrupa ve diğer dünya devletleri, gelişmeleri yakından izlemekten ve görüşlerini ifade etmekten de geri kalmıyorlar.
* * *
ŞİMDİKİ Camp David zirvesinin Türkiye açısından önemini şöyle özetleyebiliriz:
* Yukarıda belirttiğimiz gibi bu, Ortadoğu'da barışı veya savaşı belirleyecek olan bir toplantıdır. İki halde de Türk dış politikası gelişmelerden etkilenecektir...
* Yeni bir çatışma dönemine girilmesi, Türkiye'yi stratejik ilişkiler kurduğu İsrail ile, kendisinden destek bekleyen Arap ülkeleri arasında, güç duruma düşürecektir...
* Filistin devletinin 13 Eylül'de ilan edilmesi, Ankara'yı bu devleti tanıması konusunda bir karar almaya sevk edecektir...
* Bu zirvenin akıbeti, bölgede güç dengelerinin geleceğini de belirleyecektir. Özellikle başarısızlık halinde, yeni cepheleşme (ve hatta dış müdahale) durumu ortaya çıkabilir...
* Nihayet, Camp David, diplomasi yolu ile anlaşmazlıkların nasıl çözülebileceği konusunda bir nevi laboratuvar olacaktır. Bundan örnek alınabilecek formüller çıkabilir...
Sadece bu birkaç nokta dahi, Camp David zirvesinin Türkiye açısından taşıdığı önemi göstermeye yetmiyor mu?..


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr