Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Türkiye'de Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, hükümet çevreleri, bu girişimin demokratik hak ve hürriyetlerin yaşama geçirilmesi yolunda atılan önemli bir adım olduğunu öne sürüyorlar. Bu bakımdan alınan bu kararın, tamamen Batı'nın özgürlükçü değerlerine ve standartlarına uyduğunu belirtiyorlar.Batı'da şimdiye kadar yapılan değerlendirmeleri özetlersek, bu gelişmenin lehinde veya aleyhinde net bir tavrın ortaya konmadığını söyleyebiliriz. AB'de ve ABD'de resmi ağızlar, hükümetin kararını daha çok "Türkiye'nin bir iç işi" olarak niteleyip geçiştiriyorlar. Bazı parlamenterler ve yorumcular ise, farklı görüşler ifade ediyorlar. Kimine göre, bu yasağın kalkması demokratik hak ve özgürlükler açısından olumlu bir gelişme. Kimine göre ise, Türkiye'den esas beklenen anayasal değişiklik ve Batı standartlarıyla uyum çabalarındaki öncelik bu değil... Üniversitelerimizde türban yasağının kaldırılması, özellikle AB'de ve genel olarak dış dünyada, bir siyasi reform olarak görülüyor mu? Eğer Türkiye uzunca bir süredir hareketsizlik yaşanan temel reformlar -ve genel anayasal değişiklikler- alanında harekete geçseydi, herhalde türban yasağıyla ilgili karar dışarıda -ve özellikle Avrupa'da- farklı şekilde görülecekti.Oysa AB'den aylardan beri duyulan şikâyetler, esas reformlar alanında beklenen adımların atılmadığı yönündedir. Bu değişiklikler arasında sözü en sık edilen de meşhur 301. madde meselesidir.2007 yılının reformlar bağlamında hareketsiz geçmesinin nedeni, seçimler ve diğer iç siyasi gelişmelere bağlanıyor. Kuşkusuz bunda gerçek payı var. Aynı şekilde AB'nin bazı olumsuz davranışları da bunda etkili olmuştur. Ancak açıkçası kamuoyundaki soğukluk kadar, hükümetin ve devlet kurumlarının bu konuda gereken iradeyi göstermediği ve laçkalaştığı da ortadadır...Diyelim ki artık bunlar geride kaldı. Peki şimdi Türkiye kapsamlı reformlar konusunda harekete geçmeye hazır mı?Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Mehmet Ali Birand'a verdiği uzun demecinde, bazı önemli mesajlar verdi. En önemli sözü de şu oldu: "2008 AB yılı olacak. Bambaşka bir yıl olacak. Şaşıracaksınız."Babacan, türban yasağının kaldırılmasını "reformlar"ın bir parçası sayıyor ve şöyle diyor, "İster adına başörtü deyin, ister başka reformlar deyin, 301 deyin, vakıflar deyin, bunların hepsi bu reformlar çerçevesi içindeki konular"...Bakanın demecinden çıkan sonuç, hükümetin bu yıl reformlar ve uyum yasaları alanında atağa kalkacağı ve atacağı bu adımlarla herkesi "şaşırtacağıdır".Biz de diyoruz ki, "Buyrun, şaşırtmanızı bekliyoruz." Lafta kalmasın! Kuşkusuz 2008'in gerçekten bir AB yılı olup olmayacağı, reformların kapsamlı biçimde yaşama geçirilip geçirilmeyeceği öncelikle hükümetin kararlılığına bağlı.Ancak bu konuda, toplumun çeşitli katmanlarının da aktif desteği lazım. Örneğin Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı TESEV'in son bir raporu, yargıç ve savcıların AB'nin öngördüğü reformlara güvenmediğini (bu arada 301. maddenin kaldırılmasını sadece yüzde 16'sının desteklediğini) ortaya koyuyor. Nedenleri ne olursa olsun, yargıdaki bu eğilim, ilerleme yolundaki zorlukları gösteriyor.AB Komisyonu Ankara temsilcisi Mac Pierini'nin geçen hafta "Türkiye-Avrupa Demokrasi Forumu"ndaki konuşmasında belirttiği gibi, "Türkiye'nin reformları sürdürebilmesi için, hükümet, parlamento ve sivil toplumun bir 'konsensüs'e varması gerekmektedir." skohen@milliyet.com.tr Hep beraber...