DÜN Londra'daki bir İngiliz meslektaşımız, Glasgow'da bir Türk vatandaşının bıçaklanarak öldürülmesi olayının Türk basınına nasıl yansıdığını, Türkiye'de buna nasıl tepki gösterildiğini soruyordu.
Kendisine saldırının sadece birkaç Türk gazetesinde kısaca bildirildiğini, Türk kamuoyunun da olayın pek farkında olmadığını söylediğimizde, şaşırdı. "Nasıl olur?" dedi. "Bugünkü İngiliz gazetelerini gördünüz mü?"
Gerçekten dünkü İngiliz basını - hem de yalnız bulvar gazeteleri değil, "Times", "Guardian" gibi ciddi yayın organları da - olaya geniş yer verdi.
22 yaşındaki Fırsat Yıldız'ın Glosgow'un fakir Sighthill semtinde - ırkçı oldukları sanılan fakat henüz yakalanamayan - saldırganlar tarafından bıçaklanmasına İngiliz medyasının gösterdiği ilginin ne yazık ki, yüzde birini bizim basın göstermedi...
* * *
BU, nedense hep böyle olmuştur. Hatırlayalım: Geçen aralıkta gene İngiltere'de - bu kez Londra'da - Cumali Sinankılı adında, 43 yaşındaki bir vatandaşımız bir grup ırkçı tarafından dövülerek komaya sokulmuştu. İngiliz makamları olaydan özür dilemiş, ailesini Türkiye'den alelacele getirtmişti. O zaman da İngiliz basını, Türk basınından daha çok olayın üstüne gitmişti.
Gene anımsayalım: Geçen ayın başlarında İsviçre'de başkent Bern'de, 42 yaşındaki Cemal Gömeç, ailevi bir kavganın ardından müdahale eden polis tarafından fena halde dövülmüş ve hayatını kaybetmişti. Polisin şiddete başvurmasına İsviçre basını ve çeşitli sivil toplum grupları sert tepki göstermişti. O zaman da Türk basını bu olaya yeterince yer vermemişti. O kadar ki, birçok okurumuz gönderdikleri "e - mail"lerde bu ilgisizlikten yakınıyor, birisi de "bir Türk'ün canı, bir mankenin bikinisi kadar değer taşımıyor mu" diye yazıyordu...
* * *
ÖZELLİKLE yurtdışında yaşayan Türk vatandaşlar böyle tepki göstermekte yerden göğe kadar haklılar.
Günlük yaşamlarında çektikleri bir sürü sıkıntı bir yana, uğradıkları ırkçı saldırılar dahi maalesef Türkiye'de gereken ilgiyi görmüyor.
Bir İngilizin veya İsviçrelinin Türkiye'de burnu kanasa, ülkeleri ayağa kalkıyor, basın, sivil toplum örgütleri ve tabii resmi makamlar olayın peşini bırakmıyor.
Onların canı can da, bizimkilerin değil mi?
Bu kayıtsızlığı neye atfetmeli bilemiyoruz doğrusu...
* * *
BU tür olaylar, şu gerçekleri de gözlerin önüne seriyor.
* Batı'ya göç etmek isteyenlerin çoğu, bu ülkelere yerleşebilmek için, "siyasal nedenler" öne sürüyorlar. Resmi makamlar için bunların gerçekten siyasal sığınmacı olup olmadığına karar vermek çok zor oluyor.
* Büyük sayıda göçmenin akın ettiği ülkeler, bu yüzden ciddi ekonomik ve sosyal sorunlarla karşılaşıyor. Halkın bir kesimi yabancıların gelmesinden hoşlanmıyor. Sonuçta bu durum ırkçı veya yabancı düşmanı hareketlere yol açıyor.
* Bu saydığımız iki durum, Türkler için de geçerli. Yani - Glasgow'daki son olayda gördüğümüz gibi - Türkler de Asyalılar veya Afrikalılar gibi ayırımcı muamele görüyorlar veya saldırılara uğruyorlar. Ayrıca iltica etmek isteyenlerin öne sürdüğü siyasal gerekçeler, Türkiye aleyhinde propaganda konusu oluyor, "Türk imajı" zedeleniyor.
Bütün bunlar, yurtdışındaki Türklerle daha yakından ilgilenmemiz için yeterli neden değil midir?