Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ATİNA


Belli ki, iki resmi ziyaret de bir "mütekabiliyet ve ortaklık" fikri ile düzenlenmiş...
Dün akşam Atina'ya gelen Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in programı, Yunanlı meslektaşı Yorgo Papandreu'nun iki hafta önce Türkiye'deki programına tıpatıp benzeyen bir versiyonu.
Burada da ikili temaslar, Cumhurbaşkanı ve Başbakan tarafından kabul ve ortak basın toplantısının yanı sıra, şimdiye kadar müzakereciler tarafından tamamlanan anlaşmaların "öteki yarısı"nın imzalanması, programın belli başlı noktalarını oluşturuyor.
İki ziyaretin böyle bir espri ile düzenlenmiş olması dahi, iki tarafın ilişkilere vermeye çalıştığı "dengeli" yönün bir işareti.
Böylece bir Yunan Dışişleri Bakanı'nın 38 yıl sonra Türkiye'ye, bir Türk Dışişleri Bakanı'nın da 40 yıl sonra Yunanistan'a yaptığı ilk resmi ziyaretler, hem yeni yumuşama sürecine iki önemli halkanın eklenmesine, hem de somut olarak 10 anlaşmanın imzalanmasına yol açmış bulunuyor.
* * *
CEM'in Atina ziyareti, iki ülke arasında yeni oluşan dostluk havasına katkısı dışında, ne getirebilir?
Bu gibi gezilerden temel uyuşmazlıkların hemen giderilmesi elbet beklenemez. Ankara'da olduğu gibi, Atina'da da resmi görüşmelerin gündeminde Ege ile ilgili esas sorunlar (kıta sahanlığı, karasuları, hava sahası) yer almıyor. Bir diplomatın deyişi ile, "zor ve tehlikeli araziye girmek için zaman henüz erken"...
Unutmamalı ki, ilişkilerdeki yumuşama başlayalı hanüz 6 ay oldu. Ve bu kısa sürede gerçekten önemli gelişmeler kaydedildi. Karşılıklı temas ve ziyaretlerle (ve güven ortamı yaratacak anlaşmalarla) bir ivme kazanıldı. Şimdi bu momentumu kaybetmeden, bir yandan varılan anlaşmaları hayata geçirmek, bir yandan da yeni fikirler üzerinde çalışmak gerek.
Papandreu'nun Ankara'daki görüşmeleri sırasında bazı fikirler ilk kez masaya getirildi. Örneğin, Türk tarafı, Ege için 9 maddelik bir güvenlik paketi sundu. Bu, bir "ortak güvenlik komitesi"nin kurulmasından ortak deniz tatbikatına ve askeri uçaklar arasındaki iletişime kadar çeşitli öneriler içeriyor. Bugün iki heyet arasında yapılacak müzakerelerde bu önerinin ele alınması bekleniyor. Gerçi Yunanistan buna pek sıcak bakmıyor ve yerine 1988'de Türk ve Yunan Dışişleri Bakanları (Mesut Yılmaz ve Karolos Papulyas) arasında varılan bir mutabakatı tekrar gündeme getiriyor. Şu veya bu şekilde, taraflar Ege'de (en azından sorunlar halledilinceye kadar) krizleri önleme ve güven sağlama arayışını sürdürmek kararındalar.
* * *
GÖRÜŞMELERDE ele alınması beklenen başka fikirler veya öneriler de var. Yunanistan, AB çerçevesinde "Akil Adamlar" fikrini masaya getirebilir. Türkiye ise temel sorunların çözümü için direkt ikili müzakereler yöntemini tercih ediyor.
Yunan tarafının getirebileceği bir başka konu da, Türkiye'nin AB adaylığı sürecinde bilgi ve deneyim alışverişidir ki, böyle bir işbirliğinden Ankara da memnun olur.
Buna karşılık Türkiye'nin bir beklentisi de AB'nin Türkiye'ye mali desteğine Yunan engelinin fiilen kalkmasıdır.
Bütün bu konularda ne kadar ilerleme kaydedildiği Atina'daki temasların sonunda daha iyi görülecektir.
* * *
YUMUŞAMA sürecinin ilk altı aylık döneminde, yukarıda belirttiğimiz gibi, gerçekten göz kamaştırıcı gelişmeler oldu. O kadar ki, Batılı diplomatlar dahi, gözlerine inanamadıklarını söylüyorlar. Ya bundan sonrası?
Yetkililer, önümüzdeki 6 aylık dönemde de öylesine göz kamaştıran hareketler beklenemeyeceğini belirtiyorlar. Bir kere, Yunanistan girmek üzere olduğu seçim döneminde, Türkiye'nin lehinde gösterişli veya özlü davranışlardan kaçınacak.
Bu aşamada önemli olan, kazanılan ivmeyi kaybetmemek ve aynı zamanda oluşan havayı da bozmamaktır. Bunda seçim hayhuyu içinde esas sorumluluk Yunan politikacılarına ve liderlerine düşüyor...



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr