Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Çin ziyaretine geniş yer veren Çin TV kanallarından birine göre iki ülke arasındaki “flört dönemi bitti”; dolayısıyla taraflar şimdi bağlarını daha güçlü bir zemine oturtmalı... Beijing’deki bir gazete ise ilişkilerin artık “balayı dönemine girdiğini” öne sürüyor...
İster “flört” ister “balayı” deyin; Türkiye ile Çin’in birlikteliklerini epey ilerlettikleri ve bunu daha da ilerletmeye kararlı oldukları bir gerçek.
Karşılıklı diplomatik ilişkilerin kurulduğu 1971’den bu yana iki ülke arasındaki ilişkilerde görülen gelişmenin bir özelliği de, geniş bir alana yayılmasıdır. Tabii ticaret başından beri itici güç olmuştur; ama özellikle son yıllarda ilişkiler siyasetten savunmaya, turizmden kültüre kadar birçok alanı kapsamaya başladı. Ekonomik alandaki faaliyet de artık sadece ticaret değil. Başbakan’ın ziyaretinde öne çıkan nükleer enerji ve teknolojide işbirliği, bu yeni alanların başında yer alıyor.
* * *
Ankara ve Beijing’in ilişkilerini hızla genişletme ve geliştirme hedefinin kendi genel politikalarının öncelikleri arasında yer almasının nedenleri vardır.
- Türkiye için bu hedef, benimsediği “çok boyutlu dış politika” konseptinin ve “Doğu’ya açılma” stratejisinin bir parçasıdır.
Diğer pek çok ülke gibi Türkiye de Çin’in sadece bölgesel değil, küresel bir güç, hatta bir “Süper Güç” olma yolunda ilerlediğinin farkındadır. Dünya konjonktürünün değiştiği, güç dengelerinin Asya-Pasifik bölgesine kaydığı bir noktada, Türkiye dış ilişkilerinde bu yönde gereken ayarı yapmak durumundadır. Çin ile sıkı ekonomik ve siyasal bağlar kurmak Türkiye için sadece ikili ilişkiler bakımından değil, küresel stratejiler üretmek açısından da büyük önem taşıyor.
Bu çerçevede Çin ile işbirliği, yukarda belirttiğimiz gibi, zamanla ticaret gibi klasik alanları aşacak, daha birçok alanı kapsayan stratejik işbirliği düzeyine ulaşabilecektir.
Ankara Çin’le ilişkilerindeki adımlarını, işte böyle bir vizyonla atıyor.
- Çin için de Türkiye ile ilişkileri ilerletmek arzusu, Türkiye’ye verdiği önemin bir sonucudur.
Beijing’in gözünde şimdi aynı şekilde hızla gelişen ve özellikle bölgesinde söz sahibi olmaya başlayan Türkiye ile işbirliği, yüksek bir değer taşıyor.
Kısacası iki ülkenin vizyonundaki bu yakınlık, ilişkileri ikili bazda ilerletmesi dışında, daha geniş, bölgesel ve küresel bir düzeye çıkarmaktadır.
* * *
Bu yolda atılmakta olan adımlara rağmen, ilişkilerin bazı zayıf veya eksik yanları da yok değil.
Örneğin ticarette yıllardan beri dengenin -büyük farkla- Türkiye’nin aleyhinde devam ettiğinden şikâyet edilir. Yani Türkiye’nin Çin’e daha çok mal satması gereği vurgulanır. Ama bu sorun bir türlü halledilmez. Bu konuda artık daha yaratıcı yeni bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Diğer bir örnek de, iki ulusun birbirini tanımaması, kültürel ilişkilerin de zayıf olmasıdır. 2012’nin Türkiye’de “Çin Yılı” ilan edilmesi dahi kendisini hissettirmekten uzak...
* * *
Başbakan’ın Beijing’deki görüşmelerinde ağırlıklı siyasi konu, beklendiği gibi Suriye idi. Bu konuda Güvenlik Konseyi’nde vetosunu kullanmış olan- Çin ile Ankara’nın görüşleri farklı.
Hele son gelişmelerden sonra Türk hükümeti Esad’ı tamamen gözden çıkarıyor ve daha radikal önlemlere başvurmayı düşünüyor. Annan planına bel bağlayan Çin ise Suriye’de şiddetin durmasını istemekle beraber, müdahaleci davranışlara karşı çıkıyor.
Kısacası bu konuda iki taraf birbirini daha iyi anlamakla beraber, kendi pozisyonlarını koruyor.
Neyse ki bu, “balayı”nı pek etkilemiyor!..