Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       İTALYA'nın "sürgündeki Kürt parlamentosu"na ev sahipliği yapması bu tür Kürt şov'larının ne ilkidir, ne de herhalde sonuncusu olacaktır.
       Bundan önce Kürt "parlamenterler" Hollanda'dan Avusturya'ya kadar çeşitli Avrupa ülkelerinde bu tür gösteriler düzenlemişlerdir. Ne var ki, Roma'daki olay - doğrudan doğruya İtalyan parlamentosunun içinde yer aldığı için - şekil olarak en vahimi...
       Dün de belirttiğimiz gibi, bu "Kürt etkinliği" kısmen İtalyan iç politikasından kaynaklanan nedenlerle, birkaç solcu milletvekilinin inisiyatifi ile gerçekleşti. Başta Apo olmak üzere Kürt militanlar Ankara'nın uyarılarına rağmen İtalya'nın böyle bir şov'a sahne olmasından herhalde büyük sevinç duymuşlardır.
       Kürt "parlamenterler"in ve onların arkasındaki güçlerin bu işte başarısı, Türkiye ile İtalya'nın arasını açmasıdır.
       İtalya'nın bu işte "çizmeyi" aşması, Türkiye'yi öfkelendirmiş, olay birdenbire iki ülke arasındaki dostane ilişkilere gölge düşürmüştür. O kadar ki, Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit, bu ilişkilerin artık eskisi gibi olamayacağını beyan etmiştir...
       * * *
       İTALYA'nın davranışını, dünkü yazımızda sıraladığımız nedenlerle hatalı ve samimiyetten, dostluktan uzak saymakla beraber biz bunu iki ülke arasındaki ilişkilerin hep gergin veya soğuk devam etmesi için bir neden olarak görmüyoruz.
       Uluslararası ilişkilerde zaman zaman çıkabilecek anlaşmazlıkların izlerini ilelebet taşıyacak bir pürüz olarak görmek ve "bir daha eskisi gibi olamaz" diye düşünmek, doğru ve gerçekçi bir tavır değil.
       Bu son olay,
- benzer şekilde başka ülkelerde de tekrarlanabileceğini hesaba katarak - Ankara'nın neler yapmak (ve de yapmamak) gerektiği konusunda bir strateji belirlemesi gereksinimini ortaya koymuştur.
       Şimdi Türkiye İtalya'ya nasıl bir karşılık vermeli, ne gibi önlemler almalı?
       Şu sırada en çok sözü edilen karşı hareketler, Türk Büyükelçisini geri çağırmak, sert tepkiyi yansıtan açıklamalar yapmak, ekonomik ilişkileri gözden geçirmek, ortak savunma projelerinin ihalesini İtalyanlara vermekten vazgeçmektir...
       Karşı tedbir alırken dikkat edilecek nokta, bunun geri tepmemesi, yani Türkiye'ye daha fazla zarar vermemesidir. Çünkü yukarda belirttiğimiz gibi, Kürt militanlarının giriştikleri bu eylemlerin amacı Türkiye ile dostları arasındaki ilişkileri bozmak, onu yalnızlığa itmek ve uluslararası platformda zayıflatmaktır...
       * * *
       BÜYÜKELÇİNİN kısa bir süre için Ankara'ya çağrılması, anlamlı bir gösteri olabilir. İtalyan hükümetini bu olaya karşı bir tavır almasını sağlayacak beyanlar bir sonuç verebilir. Türk parlamenterleri, Türk işadamları, İtalya ile ilgili değişik Türk çevreleri devreye girebilir. Bunların yapacağı girişimler etkili olabilir.
       Örneğin TBMM'nin İtalyan parlamenterleri ile temas kurup Türk görüşünü anlatmak ve onları bilgilendirmek üzere Roma'ya ivedilikle bir heyet göndermesi yararlı olur. Meclis'in bunu daha geniş bir çerçevede, ilerde aynı senaryonun sahnelenebileceği ülkeler için de planlaması gerekir...
       Aynı şey, işadamları ve mensup oldukları kuruluşlar için de söylenebilir. Bu tür girişimlerin ticari ve ekonomik ilişkileri gözden geçirmek ve karşı tarafa zarar verecek kısıtlamalar uygulamak kadar etkili olmayacağını düşünenler olabilir. Ne var ki, bu "zarar - yarar" muhasebesini iyi yapmak lazım. Örneğin alınacak önlemlerin İtalya ile 5 milyar dolarlık ticareti nasıl etkileyeceği, yatırımdan ortak girişimlere ve turizme kadar çeşitli alanlarda ne gibi sonuçlar (ve Türkiye için zararlar) yaratacağını hesaplamak gerek...
       * * *
       BU gibi olaylar karşısındaki stratejinin belirlenmesi sırasında dikkate alınması gereken en önemli husus, üst düzey bir yetkilinin bize dediği gibi, dışardaki Kürt faaliyetinin, sadece buz dağının ucunu oluşturduğudur. "Sorun artık sadece bir PKK meselesi değil. Dışarda bir Kürt meselesi yaratıldı. Buna karşı mücadele sadece bir dış politika olayı değil. İçerde de yapılması gereken çok şey var. Eski sloganların yerini yeni bir anlayışın alması zamanı çoktan gelmiştir. Sorunun bütün boyutları ile demokratik bir ortam içinde ele alınması gerekiyor."


Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr