Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın Kıbrıs'ta "kalıcı bir çözüm" için dün ortaya attığı konfederasyon önerisi, ilk bakışta "malum olanın ilanı" gibi görünebilir.
Umarız Kıbrıs Rum tarafı böyle yüzeysel bir değerlendirme ile yetinmez ve Denktaş'ın adanın iki kesiminin bir araya gelmesi için yarattığı bu son şansı tepmez.
Türk tarafının çözüm olarak konfederasyonu öteden beri istediği doğrudur. Hatta son yıllarda "federal çözüm" için yapılan "toplumlararası görüşmeler"de Denktaş'ın savunduğu tez, esnek bir federasyon veya daha doğrusu konfederal bir sistem öngörüyordu. Oysa Rum tarafı federasyondan çok "üniter" (yani Rum çoğunluğunun hakim olacağı) devlet sistemini kastediyordu.
Klerides yönetiminin şimdiye kadar savunduğu tez hep bu oldu. AB'nin tek yanlı olarak Güney Kıbrıs'la üyelik müzakerelerini başlatma kararı (ve ardından S - 300 krizi) bu yılın başlarında Türk tarafını yeni bir pozisyon almaya sevketti. Denktaş - ve Ankara - artık "iki egemen devlet"ten söz etmeye başladı. Türk tarafı çözüm arama çabalarının artık "toplumlararası görüşmeler"le sürdürülemeyeceğini de ilan etti.
Bu tutum, BM'de ve Batı'da Kıbrıs Türklerinin - özellikle entegrasyon siyaseti ile - Kıbrıs Cumhuriyeti'nden tamamen kopmak ve Türkiye ile birleşmek istedikleri şeklinde yorumlandı. Arabuluculuğa soyunan çeşitli ülkelerin özel temsilcileri, bu koşullar altında bir uzlaşma sağlanamayacağı sonucunu çıkardı. Ve böylece mesele tıkanıp kaldı...
* * *
DENKTAŞ'ın dün açıkladığı plan, ana hatları ile, daha önce savunduğu görüşler doğrultusunda olmakla beraber, dikkatle incelendiğinde, bir uzlaşma zemini oluşturacak önemli unsurlar da içeriyor.
Evet, her diplomatik girişimde olduğu gibi, bu inisiyatifin de stratejik hedeflerinin yanı sıra taktik amaçları da vardır. Denktaş bu açılımı, Rum tarafının S - 300'ler nedeni ile sıkıştığı bir zamanda yapıyor. BM Genel Kurul toplantısı öncesi ve Bağlantısızlar Konferansı sırasında, bu önerinin ses vereceğini umuyor. Bu inisiyatifle Klerides yönetimini masaya oturmaya zorluyor. Müzakerelerin yeniden başlamasını, adanın bölünmüşlüğüne son verilmesini isteyen ABD ve diğer ilgili devletlere, uzlaşma niyetini belirten bir mesaj veriyor...
Ama bu girişimin gerçekten çözüme yönelik bir adım oluşturabilecek stratejik hedefleri de var. Denktaş'ın deklarasyonundaki ifadeler dahi, bu yönde esneklik işaretini veriyor.
* Bir kere, Türk tarafı bu açıklama ile, konfederasyon önerisini resmen sunmuş oluyor.
Bu, Türklerin "Kıbrıs Cumhuriyeti" çatısı altında artık yaşamak istemedikleri, tamamen Rumlardan koparak Türkiye ile birleşmek istedikleri şeklindeki değerlendirmeleri çürütecek bir gelişmedir. Yıllarca iki taraf arasında federasyon sözcüğü altında bu sistemin çeşitli şekilleri tartışıldı. Konfederasyon da bir federal modeldir. Ve bugün Avrupa'nın ve dünyanın çeşitli yerlerinde başarı ile uygulanmaktadır.
* Denktaş, KKTC ile Türkiye, Güney Kıbrıs ile Yunanistan arasında simetrik anlaşmalarla "özel ilişkilerin kurulması"nı öneriyor. Yani konfederasyon içindeki iki ayrı unsur, "anavatan" olarak gördüğü iki ülke ile sıkı bağlar kurabilecektir. Bu ilhak değildir. Buna benzer bir model, Bosna'da Dayton anlaşması ile pekala uygulanıyor.
* Türk tarafının gösterdiği bir esneklik de, AB ile ilişkiler alanındadır. Şimdiye kadar, Türkiye'nin adaylığı kesinleşmeden Kıbrıs'ın AB'ye alınmasına karşı çıkılıyordu. Denktaş'ın önerisi şu ifadeleri kullanıyor: "Kıbrıs Konfederasyonu iki tarafın ortak mutabakatı olduğu takdirde, AB'ye katılım politikası izleyebilecektir. Türkiye AB'ye tam üyeliği gerçekleşene kadar, özel bir düzenleme ile Kıbrıs Konfederasyonu'na, AB üyelerine tanınan tüm hak ve hükümlülükler tanınacaktır"...
* * *
BUNLAR, Klerides yönetiminin ve Kıbrısla ilgili ülkelerin dikkate alması gereken olumlu unsurlardır. Ama Rum tarafı diyebilir ki, çözüm için müzakereler Denktaş, "iki egemen ve eşit devlet"in varlığının kabul edilmesi önşartını koşuyor. Bu ise, toplumlararası görüşmeler konseptinin dışına çıkmak demektir.
Ne var ki, çözüm olarak Rumların anladığı biçimde federasyonun, yöntem olarak da "toplumlararası" görüşmelerin esas sayıldığı günlerden bu yana, adada ve bölgede çok şey değişmiştir. Yeni gerçekler ortaya çıkmıştır. Bu gerçekleri görmezlikten gelmek, hep eski talepler üzerinde ısrar etmek ve yeni açılımlara karşı çıkmak, çözümsüzlüğü - ve gerginliği - sürdürmekten başka sonuç vermez.
Bu bakımdan Klerides yönetiminin - ve özellikle çözüm arama çabalarını üstlenen ABD ve diğer devletlerin - şimdi yeni Türk girişimini bir fırsat olarak değerlendirmesi beklenir...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr