Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Başbakan Bülent Ecevit'in bugün başlayacak olan 3 günlük "Davos çıkarması", Türkiye için - Özal dönemini anımsatan - dinamik bir diplomatik ve ekonomik atılım oluşturuyor.
İsviçre'nin bu şirin dağ köyünde her yıl bu zamanlarda düzenlenen geleneksel "Dünya Ekonomik Forum"u, sadece "iş" konuşulan değil, politikalara yon veren "fikirler"in de tartışıldığı bir "açık pazar" niteliğindedir.
Forum, dünyanın önde gelen siyasi liderlerini, aydınları, yazarları, diplomatları ve tabii işadamlarını bir araya getirir. Davos'ta bazen düşman ülkelerin önde gelen şahsiyetleri oturup kendi anlaşmazlıklarını konuşur ve hatta çözüm arayışı egzersizine girişir. "Davos ruhu" 1980'lerde Türkiye ile Yunanistan arasında olduğu gibi birçok ülke arasında bir yakınlaşma sağlanmasına yardımcı olmuştur.
Bu kez de, Ortadoğu'dan Kafkasya'ya ve Balkanlar'a kadar dünyanın çeşitli sorunlu bölgelerinden gelen liderlerin bu "ruh"u sürdürebileceği umuluyor.
* * *
BAŞBAKAN Ecevit'in, aralarında Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in de bulunduğu kalabalık heyetle birlikte gerçekleştireceği "Davos çıkarması" iki bakımdan önem taşıyor: Birincisi, bu forum önemli iki temaslar ve ayrıca Türkiye'nin tanıtımı için büyük bir fırsat. İkincisi, Ecevit ve yanındakiler, bu vesile ile birtakım iddialı iş projelerini "pazarlama" olanağını bulacaklar.
Başbakan'ın çantasında Türk ekonomisinin bugünü ve yarını ile ilgili içerikli bir rapor ve ayrıca 58 kalkınma projesi var. Hükümet enerjiden ulaşıma, savunmadan sağlığa kadar çeşitli alanlarda hazırladığı bu projeler için gerekli milyarlarca dolarlık yatırım önerisini, uluslararası sermaye piyasasına sunuyor. Bir diplomatın deyişi ile, Davos "politikaları ile, ekonomisi ile, yeni Türkiye imajının yansıtılacağı bir forum olacak. Yüzlerce seçkin katılımcı, Davos perspektifinden, 21'inci yüzyılın "yükselen" Türkiyesi ile, tanışacak...
* * *
BAZI yabancı gözlemciler, Türkiye'nin son zamanlarda gerçekleştireceği "açılım"ın Ecevit dönemine rastlamasını çok ilginç buluyorlar. Türkiye'nin nereden nereye geldiğini değerlendirirken, "Ecevit de nereden nereye geldi" ifadesini kullanıyorlar.
Bugünkü Ecevit'in dünyaya, uluslararası ilişkilere ve ekonomiye eskisinden daha farklı baktığı bir gerçek. İktidara geldiğinden bu yana liderlik yeteneklerini kullanarak gerçekleştirdiği işlerin bir kısmı
(özelleştirme programını yaşama geçirme, yabancı sermayeye açılma, IMF ile anlaşma, AB ile bütünleşme, ABD ile stratejik işbirliği gibi) aslında eskiden ifade ettiği görüşlere ters düşüyor. Ecevit bu değişikliği inkar etmiyor ve şimdi bazı konularda - değişen dünya ve ülke koşulları çerçevesinde - farklı düşündüğünü de açıkça kabul ediyor.
* * *
BİZCE bunu zaaf değil, bir meziyet saymak gerek.
Konu sadece Ecevit ile de ilgili değil. Türkiye'de son zamanlarda aydınlar, yazarlar, politikacılar, akademisyenler arasında da, 1960'larda veya 1970'lerde savundukları görüşleri epey değiştiren var. Bir kısmı demeçlerinde veya yazılarında o zamanki düşünce veya tavırlarının hatalı olduğunu açıkça itiraf ediyor...
Kuşkusuz fikir ve tutum değiştirmek, hatada ısrar etmekten çok daha iyi. Geriye bakıldığında, şimdi hatalı olduğu anlaşılan eski görüşler nedeni ile, zaman kaybedildiği, fırsatların kaçırıldığı ve toplumun yanlış yönlendirildiği kaydedilmek şartı ile...
Olumlu yöndeki değişiklik, günümüzde hala
(konular ne olursa olsun) kendilerini aşırılığa kaptıran genç kuşaklara örnek olmalıdır...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr