Sami KOHEN
PASCAL Boniface, dünyaca tanınan bir uluslararası ilişkiler uzmanı, etkin bir fikir adamı ve yazar. Halen Paris Üniversitesinin Stratejik Araştırmalar Yükseklisans bölümünü yönetiyor, ayrıca Fransa Başbakanına ve Dışişleri Bakanına danışmanlık yapıyor.
41 yaşındaki Boniface'nin dünya sorunları ile ilgili birçok yapıtları var. "La Volonte d'Impuissance" adlı son kitabı "Güçsüzlük İsteği" başlığı altında Türkçeye çevrilmiş bulunuyor.
Boniface'yi, bu eserindeki görüşleri çerçevesinde, önceki akşam Yapı - Kredi Plaza'da verdiği - ve seçkin akademisyenlerin, diplomatların yazarların izlediği - konferansta dinlemek fırsatını bulduk.
Genç fikir adamı, Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonraki dönemde, (yani halihazırda), dünyaya hakim olan yeni siyasal akımlar üzerinde ayrıntılı bir analiz sundu ve bu trend'lerden hareket ederek, 21'inci yüzyıl dünyasının nasıl bir görüntü sergileyeceği üzerinde birtakım tahminler öne sürdü.
Kuşkusuz Boniface'nin dile getirdiği yeni oluşumlar ve akımlar, Türkiye'yi de etkiler. Nitekim kendisi konuşmasında ve izleyicilerle tartışmasında, zaman zaman Türkiye'den söz etti veya Türkiye'yi örnek olarak gösterdi.
Tüm görüşlerine katılmamakla beraber, Boniface'nin objektif gözlemlerini ve analizlerini bu bakımdan ilginç bulduk ve bu sütunda özetleyerek sunmakta yarar gördük...
* * *
BONİFACE'ye göre, günümüzün dünyasında şu belli başlı yeni akımlar göze çarpıyor:
* Soğuk Savaş döneminde Doğu - Batı olarak bölünen dünya, şimdi Kuzey - Güney olarak ayrılıyor. Ancak bazılarının iddia ettiği gibi, bunu bir Hıristiyan - Müslüman bölünmesi olarak görmek yanlış. İslam'ın Batı için bir tehdit olduğu düşüncesi de sakat. İslam köktendinciliği, olsa olsa bunun yaygınlaştığı ülkeler için (Afganistan, Cezayir gibi) bir tehlike oluşturuyor. Kaldı ki, İslam dünyası homojen ve birleşik değil. Türkiye'nin ve Endonezya'nın Batı ile sıkı bağları var. Suudi Arabistan, ABD'nin yakın dostu... Dolayısı ile "tek tip İslam"dan söz edilemez...
* Dünya halen bir "liderlik krizi" geçiriyor. Soğuk Savaş'tan sonra tek kutuplu dünyaya geçildi. ABD'siz hiçbir şey olmuyor. Avrupa (Bosna'da görüldüğü gibi) güçsüz. ABD dahi, tek süper devlet olduğu halde, tam olarak etkinliğini göstermiyor. Koca ABD, örneğin Somali'de bir şey yapamadı...
Büyük devletler, giderek bir "güçsüzlük isteği"ni taşımaya başlıyorlar. Bencil davranıyorlar, başkalarının sorunlarını kendilerine dert etmiyorlar ve artık eskisi gibi güç (ve hegemonya) peşinde koşmuyorlar... Aynı şekilde BM, AGİT ve benzeri uluslararası örgütler de dünyanın gelişme ve güvenlik gereksinimlerini karşılayacak durumda değiller.
* Günümüzde savaşlar artık devletler arasında değil, devletlerin kendi içlerinde oluyor. Büyük - ve zengin - devletler savaşmak istemiyor. Savaşta da belirleyici faktör, eskisi gibi asker sayısı ve toprak değil, teknolojidir. Bundan sonra savaşlar bilgi ve teknoloji cephesinde cereyan edecek ve bu alandaki üstünlük, sonucu belirleyecektir...
* Günümüzün en önemli trend'lerinden biri de, milliyetçi ve etnik kökenli ayrılıkçı cereyanlardır. Burada ilginç bir çelişki göze çarpıyor.
Bir yandan küreselleşme yönünde bir akım var; öte yandan da yer yer bölünmeler oluyor. Bu bölünmeler Avrupa'da dahi gerçekleşiyor. Pek çok ülkede (Türkiye dahil) çeşitli etnik grupların ayrılma hevesi, sürtüşmelere, çatışmalara yol açıyor.
Artık "toprak bütünlüğü" ve "içişler" gibi kavramlar da eski anlamını kaybediyor. Bosna'dan Çeçenistan'a kadar görüldüğü gibi...
* Silah yarışı ile ilgili eski düşünceler de anlamını yitiriyor.
Silah yarışının mutlaka savaşa yol açtığı doğru değil. Son zamanlarda savaşların cereyan ettiği ülkelerin elinde az sayıda (Bosna'da) veya ilkel sayılacak silahlar (Ruanda'da) bulunuyor.
Silah yarışı daha güçlü veya zengin ülkeler arasında cereyan ediyor. Onlar da savaşmaya hevesli değiller. Aynı şekilde demokrasi ile savaş arasında da bir ilinti var: Demokrasi savaşı değil, barışı getiriyor.
Savaş daha çok yoksul veya geri ülkelerin lüksü oldu...
SONUÇ: Boniface'nin günümüzün - ve yarının - dünyasına ilişkin çizdiği tablonun hem olumlu ve iyimser, hem olumsuz ve kötümser yönleri var.
Zaten hep böyle olmadı mı?..
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr