Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan arasında New York’ta Dışişleri Bakanları düzeyindeki üçlü toplantı ile başlayan yeni süreç bir sonuç verebilir mi?
Uyuşmazlıkların çözümü amacıyla girişilen her sürecin başında olduğu gibi, Karabağ sorununun halli umuduyla başlatılan bu girişime de ihtiyatla yaklaşmak doğal.
Yıllardan beri Azerbaycan ile Ermenistan arasında gerginlik yaratan, ayrıca Ankara ile Erivan arasındaki ilişkilerde bir engel olarak duran Dağlık Karabağ sorununa uluslararası diplomasi, -özellikle AGİT çerçevesinde- bir çözüm bulamadı. Şimdi Türkiye’nin girişimi ile, iki tarafın bir araya gelmesi ve yeni bir diyaloğun başlaması, ne kadar başarı sağlar?
Açıkçası bunun hiçbir garantisi yok. Ama olaya olumsuz bakanlara karşı söylenebilecek şey, bunun “denemeye değer” olduğudur. Sadece bunun “hiçbir şey yapmamaktan daha iyi” olduğu için değil, aynı zamanda Kafkasya’daki koşullar değiştiği, bölgedeki konjonktür şimdi daha müsait olduğu için... Bir de açıkçası, böyle bir girişim Türkiye’ye yarar sağlayacağı için...
“Tarihi fırsat”
Dün İstanbul’da Alman “Friedrick Neumann Vakfı”nın düzenlediği “Güney Kafkasya: Kriz Ortamında Uyuşmazlık Yönetimi” başlıklı bir seminer, bir grup Türk, Alman, Ermeni ve Azeri politikacısını ve akademisyenini bir araya getirdi.
Gürcistan’daki durumun yanı sıra, Ankara ile Erivan arasındaki yakınlaşma ve buna paralel olarak Karabağ ile ilgili yeni girişim de etraflıca tartışıldı.
Özetle tüm katılımcılar böyle bir temas ve görüşme sürecinin başlamasından son derece memnun; ancak sürecin başarı şansı konusunda da bir o kadar ihtiyatlı.
Yapılan tespitlerden biri, bu sürecin başlamasında, Gürcistan’daki son olayların önemli rol oynadığıdır. Kafkasya’daki kriz, bölge ülkelerini kendi sorunlarına yeniden bakmalarına ve farklı bir yaklaşım içine girmelerine yol açtı. Sebebi ne olursa olsun (bazı Ermeni konuşmacılara göre, Erivan’ı bu yöne iten Rusya’dır) bu tutum, bir çözüm şansı da yaratıyor.
Ermenistan’ın tanınmış politikacılarından Liberal Parti Başkanı Hovannes Hovannesyan‘ın deyişiyle, şimdiki süreç, “tarihi bir fırsat” oluşturuyor. Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan kendi yönetimini pekiştirmek için böyle bir cesur adım atmış olabilir, ama aslında halk da bunu istemektedir.
Tanınmış bir stratejist olan Dr. David Şahnazarayan‘a göre de bu diyaloğun başlaması, soykırımın tanınması gibi anlaşmazlıklardan daha önemlidir. Karabağ ile ilgili sürecin Türkiye-Ermenistan yakınlaşma süreci ile paralel yürümesi gerekir, çünkü bu ikisi artık birbirinden ayrı düşünülemez...
Olumlu sinyal
Ermeni politikacıların bu noktaya gelmesi çok önemli. Şimdiye kadar Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi için, mutlaka Karabağ meselesinin halledilmesi gerektiğini savunuyordu.
Şimdi Ermenistan, eskiden olduğu gibi önce ilişkilerin kurulması üzerinde de ısrar etmiyor. Karabağ konusunda yeni bir görüşme süreci ile, ikili ilişkilerde normalleşme süreci paralel geliştirilebilir. Halen yapılan da budur.
Girişimin Türkiye’ye yararı, sadece uluslararası platform’da “bölgesel bir aktör rolünde” görünmesi değil (ki bu da önemlidir tabii). Bir yararı da, ABD ve diğer ülkelerdeki Ermeni lobisini etkisizleştirme olanağını vermesidir.
Erivan ile ilişkilerin normalleşmesinin doğal bir sonucu da bu olacak. Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın geçen hafta New York’ta Ermeni topluluğuna bu yönde bir mesaj vermesi, bunun bir işaretidir.