Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ankara'nın son haftalarda sahne olduğu yoğun Ortadoğu diplomasi trafiği, Türkiye'nin bölge stratejisinde önemli iki yeni gelişmeyi yüzeye çıkarmış bulunuyor.
Bunlardan biri, Türkiye'nin Arap - İsrail anlaşmazlıkları karşısındaki tavrında görülen değişikliktir. Ankara ilk kez bu sorunlara bulaşmama politikasından ayrılarak Filistin ile İsrail arasındaki uyuşmazlıkların çözümüne ve "barış süreci"ne katkıda bulunmayı üstlenmiştir.
Türk diplomasisi şimdi "kolaylaştırıcı" rolünü, tüm ilgili taraflarla samimi bir diyalog içinde sürdürmeye çalışıyor.
İkinci gelişme, Türkiye'nin Ortadoğu politikasında, daha doğrusu İsrail ile Araplar arasında, gerçekleştirmeye gayret ettiği "denge ayarı" ile ilgilidir. Özellikle 1990'ların sonlarında İsrail'e açık biçimde meyleden Türk politikasının son zamanlarda Arap dünyası ile ilişkiler dikkate alınarak "daha dengeli" hale getirildiği görülüyor. Bir yandan Araplara karşı yeni açılımlar yapılıyor, diğer yandan İsrail ile ilişkilere daha normal bir görüntü veriliyor...
* * *
TÜRKİYE ile İsrail arasında özellikle 1998 - 99 yıllarında, başta askeri işbirliği olmak üzere, birçok alanlarda hızlı ve hararetli bir gelişme kaydedilmiştir. Ankara'yı böyle bir politika izlemeye sevk eden çeşitli nedenler vardı: İsrail, Türkiye'nin savunma ihtiyaçlarını karşılayabilecek az ülkelerden biri. Askeri ve diğer alanlarda modern teknolojisini Türkiye ile paylaşmaya hazır. Ekonomide (sadece ikili değil, üçüncü ülkelere yönelik ticarette de) yararlı bir işbirliği kurulabiliyor. Siyasal alanda İsrail Türkiye'ye destek olabiliyor (özellikle ABD'de ve AB'de)...
Bu faktörlerin Ankara'da değerlendirildiği sırada da, Türkiye'nin Suriye başta olmak üzere bazı komşuları ile başı dertte idi. Türkiye daha uzun vadeli stratejisini belirlerken, İsrail ile kurulan işbirliğinin etkilerini de hesaplıyordu. Nitekim Suriye'nin Öcalan'a ve PKK'ya karşı gerçekleştirdiği tavır değişikliğinde bu faktörün önemli payı oldu...
* * *
ŞİMDİ, görünüşe göre, İsrail ile sıcak ilişkilerde bir "frenleme" var. Bir Türk diplomatının deyişi ile, "ikili ilişkiler sürekli ısınarak devam etmez. Sıcaklık bir noktada durur. İsrail ile ilişkiler bir süre epey ısındı. Şimdi normal derecesinde tutuluyor. Bu elbet bu ilişkilerin soğumaya yüz tuttuğu veya kasten soğutulacağı anlamına gelmez..."
Bu "ayar"ın da çeşitli nedenleri var: Bir kere Suriye gibi vaktiyle ilişkilerin gergin olduğu bazı komşu ülkelerin Türkiye'ye karşı tavrında bir düzelme var. Ankara bunlara açılmaya çalışıyor. Ayrıca Arap dünyasında Ankara'nın tamamen İsrail'e meylettiği yönünde oluşan izlenim ve bunun yol açtığı sert tepkiler Türkiye'yi güç duruma düşürdü... Nihayet Camp David'zirvesinden sonra Arafat'ın Ankara'ya gelip Türkiye'den yardım istemesi Türk yetkililerini Ankara'nın bölgede "daha aktif bir politika" izleyebileceği, bunun için de "denge ayarını" iyi yapması gerektiği sonucuna götürdü...
* * *
PRATİKTE bu yeni yaklaşım kendisini nasıl belli ediyor?
İsrailliler, bazı savunma ihalelerinin kendi firmalarına verilmemesini bu değişikliğe bağlıyorlar. Aslında, Türk yetkililerinin de belirttiği gibi, bu alanda İsrail'in dışlanması gibi bir politika söz konusu değil. Çünkü gerçekten Türkiye'nin İsrail'in savunma malzemesine ve teknolojisine ihtiyacı devam ediyor. Ekonomik işbirliği için de aynı şey geçerli. Bir yetkilinin anımsattığı gibi, Arapların da bu alanda bir iddiası olamaz. Ama Türkiye'nin Arap dünyası ile çıkarları var elbet. Ankara bu nedenle yakın komşular başta olmak üzere, Arap ülkeleri ile ilişkilerine bir ivme kazandırmak çabasındadır.
Arafat'ın girimi sonunda Türkiye'nin Ortadoğu sahnesine çıkması, Türk diplomasisini hassas dengeleri korumaya sevk ediyor. Şu sırada "ince ayar" gereğinin duyulmasında bu yeni rolün de önemli etkisi vardır...


Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr