Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci turundan çıkan sonuç, bir İslamcı ile bir liberal adayı final için karşı karşıya getirdi. İlk bakışta bu, demokratik sürecin sandığa normal bir yansıması...
Ama uzun bir diktatörlük dönemine son veren bir devrime sahne olan Mısır’da bu sonuç, yeni bir sürtüşme ve gerginlik nedeni oluyor.
Buna henüz tamamlanmamış devrim ile ilk demokratik denemesi yapılan sandık arasındaki çelişki de diyebiliriz.
Geçen yılın başlarında Tahrir Meydanı’ndaki halk hareketiyle başlayan devrimin yanlıları, açıkçası sandıktan çıkan sonuçtan hiç memnun değil. Bunu şimdi tekrar sokaklara dökülerek ve meşhur meydanı doldurarak gösteriyorlar.
İlk tur seçimlere katılan 13 adaydan ikisi 16-17 Haziran’da yapılacak ikinci tura kaldı. Biri Müslüman Kardeşler’in siyasi kanadı olan Özgürlük ve Adalet Partisi lideri Muhammed Mursi. Diğeri de Mübarek döneminde önce hava kuvvetleri komutanı, son olarak da başbakan olarak görev yapmış olan Ahmed Tevfik...
Devrimi gerçekleştirenler ve çoğu liberal eğilimli destekçileri, özellikle Ahmed Tevfik’in finale kalmasına karşı büyük kızgınlık duyuyorlar. Onu, Mübarek’in ve askerlerinin adamı olarak görüyorlar.
Devrimciler Muhammed Mursi’den de hoşlanmıyorlar. Onun İslamcı kimliğini ve ajandasını, devrimin amacına ve ruhuna karşı sayıyorlar. Hatta bazısı “halk hareketi sırasında çekingen davranan İslamcılar, şimdi devrimi çalıyorlar” ifadesini kullanıyor...
Aslında iki aday da devrimi desteklediklerini ve iktidara gelirlerse onu koruyacaklarını söylüyorlar. Ahmed Tevfik Mısır’ın değiştiğini ve kendisinin de bu dönüşüme hizmet edeceğini belirtiyor. Muhammed Mursi de “Mısır’ın uyanışı” projesini hayata geçireceğini vaat ediyor...
Devrim yanlılarının düş kırıklığını anlamak mümkün; ama sandıktan çıkan sonucu da Mısır’ın bir realitesi olarak görmek gerek. Bu kadar aday arasında sandıktan finalist olarak bir İslamcı ile bir eski generalin çıkması, halkın genel eğiliminin yönünü gösteriyor.
Meseleyi karışık hale getiren faktör, laik veya liberal kesimin bölünmüş olması, bir kısmının Ahmed Tevfik’e eski rejimle ilintisi nedeniyle karşı çıkmasıdır. Bu nedenle liberal kitlenin kaçta kaçının Ahmed Tevfik’e oy vereceğini kestirmek zor.
Buna karşılık İslami kesim, sandığa daha çok güveniyor. Meclis seçimlerinde Müslüman Kardeşler’in Selefilerle birlikte büyük bir çoğunluk kazandıklarını unutmamalı. Eğer ikinci turda aşırı dinciler Mursi’yi desteklerse, 60 yaşındaki muhafazakâr liderin cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturması kuvvetli bir ihtimal...
Dış dünya daha şimdiden Mısır’la ilişkilerin geleceğine dair hesaplarını bu olasılığa göre yapıyorlar.
Bu hesabı yapanların başında ABD geliyor. Başkan Obama, Tahrir Meydanı kaynamaya başladığı zaman Mübarek’e “çekil” dedi, çünkü tarihin akışına karşı çıkılamayacağını sezdi.
Geçen hafta sonu Bahçeşehir Üniversitesi’nin düzenlediği bir konferansa konuşmacı olarak katılan Amerikan Dış Politika Konseyi Başkan Yardımcısı İlan Berman, bir söyleşimizde şöyle dedi; “ABD’nin Mısır’ı kaybetme lüksü yok. Bu nedenle Washington Müslüman Kardeşler’le el altından temaslar kuruyor. Müslüman Kardeşler’in geçmişteki Batı karşıtı tutumu malum. Ama Mursi’nin pragmatik bir politika izleyeceği umudu var.”
Berman’ın belirttiği gibi, ABD’nin beklentisi, Mısır’daki ve diğer Arap ülkelerindeki İslamcıların AK Parti’yi örnek almalarıdır. Obama yönetiminin Türkiye’ye önem vermesinin bir nedeni de budur...