Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

DEVLET resepsiyonlarından temel atma veya açılış törenlerine kadar çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmaları izlediğimiz Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i, dün farklı bir ortamda - sergilediği farklı bir üslupla - dinledik.
Bu kez "Baba" diplomasi hocası gibi, büyük kısmı diplomatlardan (yani "hariciyeciler"den) ve akademisyenlerden (yani "hocalar"dan) oluşan seçkin bir gruba hitap etti.
Ama ev sahipliği yapan - ve kendi deyişi ile bu "entellektüel ziyafeti" vermesini sağlayan - "Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç" adlı sempozyumdu. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) ile Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı (OBİV)'in ortaklaşa düzenlediği - ve bu satırların yazarının da konuşmacı olarak katıldığı - bu 3 günlük sempozyumda 65 diplomat ve öğretim üyesi, Türk dış politikasının geçmişini ve bugününü değerlendirecek. Bildiriler ve tartışmalar, bir kitap olarak yayınlanıp tüm ilgili çevrelerin yararına sunulacak.
Bu önemli girişim, açılış toplantısına gelerek bizzat düşüncelerini ve değerlendirmelerini sunan Cumhurbaşkanı'nın ve Dışişleri Bakanı'nın da sıcak ilgisini ve desteğini sağlamış bulunuyor...
* * *
DEMİREL, irticalen yaptığı konuşmada, diplomasi ve siyaset alanında, birikimini ve deneyimlerini anlatırken, özellikle günümüz için geçerli olan bir dizi düşünce ve ilkeyi dile getirdi.
Bunların başlıcalarını şöyle özetleyebiliriz:
* Politika ile diplomasi aynı şeylerdir. İkisinin de amacı, milli menfaatlere hizmet olduğuna göre, ahenk içinde çalışmaları gerekir. Diplomasinin en önemli görevi de, siyasetin maceraya kaymasını önlemektir...
* Diplomasinin başarılı olması için üç unsur gerek: Askeri kuvvet, ekonomik güç, siyasi istikrar. Bu üç unsur olmadan güçlü bir dış politika izlenemez. Diplomasinin hedefi, silahlı çatışmaya gidilmeden meseleleri halletmektir. Silahlı gücün kullanılması, ancak diplomasinin bittiği yerde başlar...
* Diplomaside sabır şarttır. Diplomat sabrının tükenmesine asla izin vermemeli. Demirel, 1967'de Başbakan olarak, Kıbrıs'a çıkarma için hazırlıkları yaparken, diplomasi yolu ile "istenileni elde etme" çabalarını "sonuna kadar" sürdürdüğünü ve bu sayede o zaman adadaki Yunan askerlerinin ve Komutanı Grivas'ın geri alınmasını tek bir kurşun sıkılmadan sağladığını anlattı ve sözünü şöyle bağladı: "Sabrınızı tüketmeyin ve sonuna kadar sonucu görüşerek almaya çalışın. Devlet yönetiminin ve diplomasinin sinirleri buna müsait olmalıdır..."
Bugün karşılaşılan sorunlar, krizler karşısında hatırda mutlaka tutulması gereken bir tavsiye bu...
* Bir ülke ile 10 meseleniz olabilir. Bunların ikisini çözerseniz, diğer 8'i ile birlikte yaşamasını bileceksiniz. Diplomasiyi "ya hep, ya hiç" ile yürütemezsiniz.
Diplomasi bunu ortaya koyar, siyaset de buna karar verir...
* Diplomat sadece kendi ülkesinin çıkarlarını karşı tarafa anlatmakla yetinmemeli; onların da bunda ne menfaati olduğunu ortaya koymalı. Diğer bir deyişle, diplomaside ustalık, ortak çıkarları bulmaktır. Böylece diğer ülkelerin desteği sağlanmış olur. Ancak bunu da aldatmadan, dürüstçe yapmak gerek. Siyasette olduğu gibi, diplomaside de aldatmaca ile sonuç alınmaz...
* * *
DEMİREL'in bu görüşleri ve tavsiyeleri için zaman bundan daha müsait olamazdı.
Türk diplomasisi, sempozyumda ele alınan 200 yıllık süre içinde, bugün sayı ve nitelik olarak, en fazla ve en ciddi sorunlarla karşıkarşıya bulunuyor. Şu sırada öncelikler listesinin başında AB ile ilişkiler, Kıbrıs sorunu ve Türk - Yunan anlaşmazlıkları geliyor. Güneydoğu sınırlarındaki komşularlarla uyuşmazlıklar da bunları izliyor.
Demirel, "sabırlı olma", "kuvvete başvurmadan önce diplomasinin tüm olanaklarını kullanma", "bazı sorunlarla birlikte yaşamasını bilme", "siyasetin maceraya kaymasını önleme" gibi ilkeleri ve tavsiyeleri dile getirirken, herhalde bugün Türkiye'nin karşılaştığı, bu saydığımız sorunları düşünüyordu...

Yazara EmailANKARA