Uluslararası düşünce kuruluşu “German Marshall Fund”un (GMF) dünkü yazımızda değerlendirdiğimiz anket sonuçları eğer Türk dış politikasına yansıyacak olsa, Türkiye’nin dünyadaki yeri bugünkünden çok farklı olur.
Bu kamuoyu araştırmasındaki bulgulara göre, Türkiye’nin ABD’den, NATO’dan ve AB’den -yani Batı’dan- tamamen uzaklaşması, Ortadoğu’ya yönelmesi ve daha çok kendi başına hareket etmesi gerekir.
Bu, şimdiye kadar (son dönem dahil) Türk hükümetlerinin izlediği politikalarda çok köklü bir değişikliğin veya sapmanın yer alması anlamını taşır.
GMF’nin anketinde belli başlı dış politika konularında sorulan sorulara, kamuoyunun verdiği yanıtlar, (genelde bu tür anketlerde hep olduğu gibi) daha çok tepkisel ve duygusal bir nitelik taşıyor. Unutmamak gerekir ki, kamuoyunun dış meselelerde bilgisi sınırlı veya kıttır. Buna karşılık belirli konularda kökleşmiş fikirler ve önyargılar vardır. Bütün bu faktörler aşırıya kaçan eğilimlerin ortaya çıkmasına yol açar.
Oysa devlet politikası akılcı ve gerçekçi olmak durumundadır. Dış politikayı yürütenler, kararlarını ve davranışlarını sağlıklı bilgilere ve rasyonel değerlendirmelere göre ayarlamak sorumluluğunu taşırlar...
Uysa da uymasa da...
Raporun Türkiye bölümündeki bulgular arasında halen izlenmekte olan dış politikaya uyan hususlar da var, ters düşenler de...
Genel olarak Ankara’nın son zamanlarda daha bağımsız ve çok yönlü bir politika izlediği açık. Bu zaman zaman Batı’dan farklı -hatta onlarla çelişen- kararlar ve davranışlarla da kendini belli ediyor. Birçok yabancı analist, bunu Türk dış politikasında, Batı’dan uzaklaşmanın veya Batı’ya karşı mesafeli davranma anlamında, önemli bir değişiklik veya sapma olarak görüyor.
Buna mukabil Türkiye’nin son yıllarda giderek Ortadoğu’ya yöneldiği, özellikle İran başta olmak üzere, bölgesel meselelerde, Batı’dan ayrılan politikalar izlediği biliniyor.
Ancak Ankara, ankete göre kamuoyunun bu konularda sergilediği eğilimlerden farklı bir tavır içindedir. Yani ne ABD’ye, AB’ye ve NATO’ya sırtını dönmek niyetindedir, ne de tüm dikkatlerini Ortadoğu üzerinde odaklamaktadır. Ankara -bazı konulardaki görüş ayrılıklarına rağmen- ABD ile yakın ilişkilerine ve işbirliğine çok önem vermektedir. Keza NATO ile. Keza AB ve Avrupa ülkeleriyle...
Yola devam
Dışişlerinin ve hükümetin, kamuoyunun özellikle bu ülkeler ve kurumlarla ilgili eğilimleri doğrultusunda bu çizgisini değiştireceğini hiç sanmıyoruz.
Buna karşılık anketin İran’la ilgili tespitleri, halen izlenmekte olan politikalara daha yakın. Nitekim hükümet İran’ın nükleer programını bir tehdit olarak algılamıyor, İran’a yaptırım uygulanmasına ve özellikle askeri bir müdahaleye karşı çıkıyor.
Gene aynı ankete göre kamuoyunun yüzde 51’i Kıbrıs’ta müzakerelere, yüzde 55’i de Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesine karşı. Oysa bu eğilim, izlenen politikalara ters düşüyor.
Yukarda belirttiğimiz gibi, devlet politikası rasyonel ve gerçekçi olmak zorundadır ve bu nedenle hükümetin kritik meselelerde kamuoyunun hissiyatına ters düşse dahi, yoluna devam etmesi gerekmektedir.
Aksi halde, “halk öyle istiyor” gerekçesiyle girişilen popülist davranışlar, yanlış yöne sapma tehlikesini yaratır.