Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Oysa televizyondan izlediğimiz görüntüler, gerçek. Güney Asyada 10 ülkeyi kasıp kavuran deniz dibi depremi ve tsunami, 40 yıldan beri yaşanan bu türdeki en büyük felaket...Bu olay doğanın muazzam gücü karşısında insanın çaresizliğini bir kez daha gözlerin önüne serdi. Deprem veya tsunami felaketini durdurmak ve hele onu önlemek insanın elinde değil.Ancak bu tür faciaları önceden öğrenmek ve zayiatı, zararı azaltmak mümkün mü? İnsanoğlu, geliştirdiği teknoloji ile, bu yönde bazı önemli adımlar atmış bulunuyor.Örneğin Güney Asyadaki bu felaket konusunda, şimdi uzmanlardan öğreniyoruz ki, eğer bu bölgede bir erken uyarı sistemi kurulabilseydi, herhalde Sumatra açıklarında ortaya çıkan felaket henüz Asyadaki diğer bölgelere ulaşmadan, bazı önlemler alınabilir ve pek çok can kurtarılabilirdi. Kuzey Amerikada ve Pasifikte böyle bir sistem var. Güneydoğu Asyada yok. Bu ülkelerin maddi olanakları buna müsait olmadığı için...Ne kadar acı, değil mi?* * *Böyle felaketlerin daha çok fakir ülkeleri vurduğu söylenir. Gerçekte tabiat nedense, geri kalmış bölgeleri sıkça hedef alıyor. Ancak doğal afetler (depremden siklona kadar) gelişmiş ülkelerin (ABD, Japonya gibi) başına geldiği zaman, daha az kayıp ve zararla geçiştirilebiliyor. Son zamanlarda bunun pek çok örneği görüldü.Şimdi olup bitenlerden sonra Güney Asya ülkeleri yaralarını nasıl saracaklarını düşünüyorlar. Sağlık hizmetleri, ulaşım araçları, yiyecek, vs. yeterli değil. Peki, uluslararası camia ne yapıyor? Dünya liderleri felaketzedelere, sempati mesajları ve yardım vaatleri yağdırıyor.Geçen yıl İranın Bem bölgesinde 30 bin kişinin ölümüne yol açan deprem meydana geldiğinde uluslararası camia bir milyar dolar yardım vaat etmişti. Günümüze kadar ödenen miktar ne, biliyor musunuz? Sadece 17 milyon dolar!..* * *Oysa iş silahlanmaya gelince, milyarlar cömertçe harcanabiliyor.Tabiat karşısında güçsüz görünen insan, silah gücü ile doğal afetlere taş çıkartan felaketlere, dramlara yol açabiliyor.Tsunaminin Sri Lankanın veya Endonezyanın sahillerinde yarattığı dehşet görüntüleri ile, Ortadoğudaki, Balkanlardaki veya Kafkasyadaki çatışma sahneleri arasında çarpıcı ve düşündürücü benzerlikler var.Ancak başlıca fark, birinin kontrol dışındaki doğanın eseri, diğerinin ise doğrudan insan kafasının ürünü olmasıdır!Tabiatın zaman zaman yıkıcı gücü karşısında - örneğin Güney Asyadaki son felakette olduğu gibi - insanların kendilerini bunlara karşı daha iyi korumanın yollarını arayacaklarına, çıkar sürtüşmeleri yüzünden büyük beşeri facialara yol açması, ne kadar çelişkili görünüyor...* * *Dünkü "Times" gazetesi çok güzel hatırlattı: 1999 yılında Türkiyede ve Yunanistanda meydana gelen depremlerden sonra, iki ülke birbirlerine yardım etmeye karar vermiş, bu da ilişkilerde yeni bir yakınlaşma döneminin başlangıcı olmuştu. Şöyle diyor gazete: "Deprem diplomasisi bunca yıkımdan çıkan az sayıdaki iyi şeylerden biri olabilir. Örneğin Endonezyada ayrılıkçı militanların hükümete karşı savaştığı Sumatra adasında bulunan askerler, şimdi yardımları ile buradaki düşmanlık havasını dağıtabilir... Ayrıca ABD ve Avustralya bu ülkelere yardım elini uzatarak Asyada ilişkilerin düzelmesini sağlayabilir."Evet, doğal afetleri önlemek insanın elinde değil; ama bu kadarını yapabilir - ve yapmalıdır da... skohen@milliyet.com.tr TV ekranlarına yansıyan dehşet verici görüntüler, Hollywoodun felaket filmlerindeki sahnelerden farksız: Dev dalgalar korkunç bir uğultu ile sahilleri vurup insanları, evleri, binaları yutuyor... Geriye bir enkaz yığını, ölüm, acı ve sefalet bırakıyor...