Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAŞBAKAN’IN dış politika başdanışmanı Prof. Ahmet Davutoğlu geçen aralık ayında, “Washington Post” gazetesi yazarı David Ignatius’a verdiği bir demeçte, 2009’un Ortadoğu için kritik bir yıl olacağını, bölge ülkelerinin birçoğunda yapılacak seçimleri radikal partilerin kazanmasının potansiyel bir tehlike yaratacağını söylemişti.
Geçen ay Davos’taki moderatör serüveniyle Türkiye’nin yakından tanıdığı Ignatius, o yazısında, Davutoğlu’nun sözlerini esas alarak Filistin’den İsrail’e, Lübnan’dan İran’a kadar çeşitli bölge ülkelerindeki seçimlerin barış veya savaş bağlamında, bir “domino etkisi” yapacağını belirtmiş ve şu öngörüde bulunmuştu: “Eğer domino taşları doğru yönde düşerse, iyi şeyler olacak, yanlış yönde düşerse, aman dikkatli olun!”
Dün İstanbul’da bir grup köşe yazarıyla mutat bilgilendirme toplantılarından birini yapan Prof. Ahmet Davutoğlu, konuşmasının bir yerinde bu demecini hatırlattı ve maalesef ilk dominoların yanlış yönde -yani radikalleşme istikametinde- devrilmeye başladığını ve bunun gerçekten yeni tehlikeler yarattığını belirtti.
Gazze olayları ve ardından İsrail’deki seçimlerin sonucu bu “domino dizisi”nin ilk faslı. Önümüzdeki haftalar oldukça kritik. Eğer İsrail’de Benjamin Netanyahu sağcı bir koalisyon kurar ve radikal bir politika izlerse, bunun izdüşümü, Lübnan’da ve İran’da yapılacak seçimlerde hissedilecek... Bu iki ülkede de radikal güçlerin işbaşına geçmesi, yeni gerginliklere, hatta çatışmalara yol açabilir...

Obama ile yakınlık
TÜRK yetkililer, önceki gün Ankara’da, ABD’nin Ortadoğu özel temsilcisi George Mitchell ile bu karamsar senaryoyu paylaştı.
Prof. Davutoğlu’na göre, Washington’daki yeni yönetim, Türkiye’nin Ortadoğu’daki girişimlerine ve “liderlik” rolüne büyük önem veriyor. Senatör Mitchell de görüşmelerde bunu açıkça belirtti ve ABD’nin Türkiye ile bugünkü gerginliklerin ve çatışma risklerinin ortadan kaldırılması için birlikte çalışmak kararlılığını dile getirdi.
Gerçekten Obama yönetimi, Türkiye’nin bölgesel konumuna ve rolüne değer veriyor. Yeni Başkan’ın Ortadoğu sorunlarına bakış açısı selefinden farklı. Türk yetkililer de bu yeni bakış açısını Ankara’nın görüşlerine ve politikalarına daha yakın görüyorlar.
Türkiye, gerek Gazze’de kalıcı bir ateşkes anlaşmasının sağlanması, gerek El Fetih ile Hamas arasında bir uzlaşmaya varılması ve gerekse Suriye ile İsrail arasında kesilmiş olan dolaylı görüşmelerin yeniden başlaması için kendisini hâlâ “devrede” görüyor. Nitekim Başbakan da Senatör Mitchell’e istendiği takdirde her türlü katkıyı yapmaya hazır olduğunu bildirdi.

Hamas ile temas
TEMEL stratejik amaçlardaki bu yakınlığa rağmen, Washington ile Ankara’nın, yaklaşım ve yöntem açısından farklı düşüncelere sahip olduğu açık. Örneğin Hamas konusunda...
Başbakan Mitchell’e de açıkça söyledi: Hamas’sız çözüm olamaz. Dolayısıyla onu dışlamak yerine, sürece dahil etmek gerek...
Türk diplomasisi, Hamas ile diyaloğu sayesinde, son dönemde ateşkesin sağlanmasına yardımcı oldu. Şimdi bazı Avrupa ülkeleri de gayri resmi şekilde Hamas ile dirsek teması kuruyor...
Washington’un resmi pozisyonu faklı. ABD’nin, İsrail’i yok etmekten ve terörden vazgeçmedikçe, Hamas’ı muhatap alması söz konusu değil. Ama, Obama yönetimi başkalarının Hamas üzerinde etkili olmasını istiyordur. Bu bakımdan Başbakan’ın “Hamas’ı ikna etmek için daima elinden geleni yaptığını” söylemesi, herhalde Washington’da dikkate alınacaktır.