Başta 6 Ekimde Komisyonun sunacağı İlerleme Raporu, ardından Avrupa Parlamentosunun değerlendirmesi ve nihayet 17 Aralıkta Konseyin (zirvenin) kararı, "cepte keklik" mi ki, ondan sonrası düşünülüyor, planlanıyor?..Evet, Başbakan Tayyip Erdoğan ve yakın çevresindekiler, sonunda olumlu bir sonuç çıkacağı konusunda epey iyimserler. Gerek Başbakan gerekse ilgili bakanlar, bu varsayımdan hareketle, zirveden sonraki süreci - yani "ertesi günü" - gündeme almış bulunuyorlar.Bu bağlamda kapsamlı bir program üzerinde çalışılıyor. Örneğin, yoğun bir eğitim kampanyası gibi. Hem devlet eliyle, hem de sivil toplum kuruluşlarının aktif katkılarıyla hayata geçirilecek olan bir kampanya...***ÜST düzey bir yetkilinin deyişiyle, üyelik müzakeresinin başlaması lehinde karar çıkartmak ne kadar önemli ise, onu izleyen süreçteki işleri başarıyla sürdürmek de o kadar önemli ve de zor... Çünkü Türkiye çevreden sağlığa, tarımdan eğitime kadar çeşitli alanlarda 32 "dosya"nın öngördüğü ölçütlere ve koşullara ayak uydurmak zorunda kalacak.Tabii bunun için uzman kadroların işbaşına getirilmesinden, gerekli yasal düzenlemelerin yapılmasına kadar kapsamlı bir programın uygulanması gerek. Ama belki de ondan önce, Türk toplumu, bütün kurumları ve kamuoyuyla, bir dönüşüm sürecine girildiğini, bu süreçte çok şeyin değişeceğini, eski alışkanlıkların ve de alınganlıkların terk edilmesinin şart olduğunu anlamak durumundadır. Aksi halde müzakere sürecinde "AB şimdi de günlük yaşamımıza mı karışıyor" gibi şikayetler duyulacak, hedefe (yani tam üyeliğe) ulaşmak zorlaşacaktır.Bu bakımdan, şimdiden "ertesi gün"ü düşünmekte ve planlamakta yarar var. Toplum, yeni uzun süreçte kendisinden beklenenleri bilmeli, ona göre hazırlıklı olmalıdır... ANKARA "ertesi gün"ü düşünmeye başladı... Yani, ABnin Türkiye ile üyelik müzakerelerini başlatan kararından sonraki uzun ve çetin süreci... DIŞİŞLERİ Bakanı Abdullah Gülün BM Genel Kurulu toplantısındaki konuşması, Ankaranın uluslararası platformda bir rol sahibi olmak konusundaki kararlılığını ortaya koydu.Gül, Türkiyenin Balkanlardan Iraka, Filistinden Afganistana kadar çeşitli bölgelerdeki sorunların çözümüne, terörizmden ırkçılığa ve antisemitizme kadar çeşitli tehditlerle mücadelede sergilediği tavrı anlattı. Bu arada çeşitli uluslararası kuruluşların içinde olmanın verdiği avantajla Batı ile İslam dünyasının yakınlaşması için oynadığı rolü belirtti.Bakan bu vesileyle, BMnin yeniden yapılanması ve daha etkin duruma gelmesi çerçevesinde Türkiyenin Güvenlik Konseyinde 2009 - 10 yılında yer alması için çağrıda bulundu.***BM Genel Kurulunun Türk isteğine tepkisinin olumlu olması için şimdi eskisinden daha çok sebep var. Türkiye Gülün anlattığı uluslararası alandaki çabaları ve rolüyle, artık dikkati çeken bir "merkez" ülke olmak yolundadır. Haftaya İstanbulda düzenlenecek olan AB - İKÖ konferansı, Türkiyenin önayak olduğu ve ev sahipliği yaptığı uzlaşma, kriz çözme, barış sağlama hedeflerine yönelik çeşitli girişimlerden birini daha oluşturuyor. Türkiyenin BMye önerisi, gelecekte rolünü daha genişletmeye hazır olduğu sinyalini veriyor. skohen@milliyet.com.tr Gelecek için rol