BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın, Rauf Denktaş ve Tassos Papadopulos ile "çapraz el sıkışma" pozuna kadar resmi pozisyonu şuydu: Davet mektubunda müzakereler için prosedür bağlamında öne sürülen şartlar (özellikle mutabakat sağlanamadığı takdirde boşlukların bizzat Genel Sekreter tarafından doldurulacağına ilişkin koşul) pazarlık konusu olamaz.
Oysa BM gökdeleninin 38. katında temaslar başladığında durum değişti. Türk tarafının atağı ile, Annan'ın "boşlukları doldurma" ile ilgili şartı, pekâlâ müzakere konusu oldu. Ankara'nın hazırladığı "yol haritası" çerçevesinde Denktaş'ın masaya koyduğu (iki "anavatan"ın mutabakat sağlanamadığı takdirde müzakerelere "müdahil" olmasına ilişkin) önerisini, Rum tarafının mukabil teklifi izledi. Ve nihayet hararetli tartışmalardan sonra, esas müzakere sürecinin yolunu açan anlaşma sağlandı...
***
NEW YORK'taki usule ilişkin ön görüşmeler, tabii ki, çok önemli idi. Eğer bu ilk turda mutabakat sağlanamasaydı, bundan sonraki esas müzakerelerin yolu açılamazdı.
Bu, diplomasi ile, aşılamayacak zorluk veya engelin bulunmadığını gösterdi. Yeter ki, sonuç almak için güçlü bir irade ve cesaret ortaya konsun...
Ankara - daha açıkçası Erdoğan hükümeti - bu cesaret ve kararlılığı sergiledi ve uluslararası camiada takdir gören (ayrıca Denktaş'a da puan kazandıran) bu hareket, nisan ayına kadar uzanacak müzakere sürecinin başlamasını sağladı.
***
KIBRIS Türk ve Rum liderleri (ayrıca Türkiye'den ve Yunanistan'dan Dışişleri yetkilileri) New York'a giderken, yapılan değerlendirmeler şöyle idi: Taraflardan hiçbiri - Annan'ın müzakerelere başlamak için koştuğu şartlardan pek hoşlanmamakla beraber - yeni çözüm arama sürecini sabote eden taraf olarak görünmek lüksüne sahip değildir. Dolayısı ile, (bu aşamada taktik nedenlerle de olsa) kimse masadan kalkmayacak ve orta bir yol buluncaya kadar görüşecektir...
Bunun böyle olmasında iç dinamikler kadar, dış etkenler de rol oynamıştır. Açıkçası ABD ve AB yoğun biçimde bastırmıştır. BM Genel Sekreterliği, Annan'ın ortaya koyduğu temel esaslar ve parametreler üzerinde ısrarlı davranmıştır. Önceki gece Annan'ın tarafları bir sonuç alıncaya kadar BM binasının 38. katında adeta tutsak gibi alıkoyması, bu baskıların ilginç bir göstergesi idi...
***
ŞİMDİ başlayacak süreçte, anlaşmazlıkların özüne ve ayrıntılarına inilecek. Yıllar boyunca çeşitli müzakerelerde bu temel konular üzerinde anlaşma sağlanamamış olması, gene bazı kuşkular yaratıyor.
Ancak bu kez yeni sürece daha umutlu bakmaya imkân veren farklı bazı koşullar da var. Ankara'da mayıs ayına kadar çözümü hedef alan bir hükümetin bulunması, Annan'ın ortaya koyduğu (ve şimdi tarafların da angaje olduğu) barış planını hayata geçirme konusundaki kararlılığı, ABD'nin aktif olarak devreye girmesi, gerçekten umut yaratan başlıca faktörlerdir.
Evet, New York'taki mutabakat ile "çözüm yolu" açıldı. Şimdi Denktaş ve Papadopulos'a "yolları açık olsun" demek ve onlara destek olmak zamanıdır...