Bugünlerde "uyum" adına bir dizi "uyumsuzluk" örneği ile karşı karşıya bulunuyoruz.
Bu uyum işi nereden çıktı?
Türkiye'nin AB ile adaylık müzakereleri sürecine girebilmesi için, öncelikle bazı köklü anayasal değişiklikler yapması gerekiyor. Bunlar geçen yıl Ankara'da ilan edilen Ulusal Program'da yer alıyor.
İlk aşamada, TBMM olağanüstü bir hızla, geçen ekimde Anayasa değişikliğini gerçekleştirdi. Bu, AB kıstasları ile uyum sağlamak için atılan ilk önemli adımdı.
Ancak, iş Anayasa reformu ile bitmiyor. Ceza Kanunu başta olmak üzere, çeşitli yasaların da aynı doğrultuda yeniden düzenlenmesi - yani Anayasa ile yasalar arasında uyum sağlanması - gerekiyor.
* * *
İŞTE bu amaçla, AB Genel Sekreterliği'nin öncü çalışmaları, diğer kurumların ve bakanlıkların da katkısı ile, bir "uyum yasaları paketi" hazırlandı. Diğer adı ile "mini demokrasi paketi", hükümet içinde görüşüldü ve Meclis'e sevk edildi.
Ancak bu arada çok yönlü "uyum egzersizleri" cereyan etti. Koalisyonda özellikle yasal değişiklikler üzerinde farklı düşünen MHP ile diğer iki ortağı arasında uyum sağlamak için örneğin TCK'nın ünlü 159. ve 312. maddeleri "törpülendi". Bu kez, Meclis'te, Adalet Komisyonu'nda uyumsuzluk ortaya çıktı. Bunun ardından, önceki gün görüşmelerini tamamlayan komisyon "paketi" Meclis Genel Kurulu'na sevk etti. Bakalım, orada ne kadar uyum sağlanabilecek...
* * *
BU bağlamda gözden kaçan temel bir nokta var: Esas amaç Anayasa ile ve AB'ye verilen söz ile uyum sağlamaktır.
Ama görülen o ki, uyum yasaları üzerinde koalisyon partileri ve ayrıca çeşitli devlet kurumları arasında uyumsuzluk ortaya çıktığı için, tasarının yeniden düzenlenmesi ihtiyacı duyulmuştur.
Ne var ki, bu düzenleme, aslında yasayı AB ile uyum sağlama hedefinden uzaklaştırıyor.
Kuşkusuz koalisyon ortaklarının, diğer sorunlar karşısında olduğu gibi bu meselede de uyum içinde çalışması ve uzlaşması çok isabetli. Ama "içeride" sağlanan uyumun da, "dışarısı" yani AB ile sağlanması gereken uyum ile örtüşmesi gerekir. Aksi halde sonunda çıkacak olan yasa, AB tarafından makbul sayılmayabilir.
Bu aşamada henüz bu noktaya gelinmiş değil. Dün görüştüğümüz bir AB yetkilisi "Biz şimdilik tartışmaları izliyor ve olup bitenleri anlamaya çalışıyoruz" dedi. Brüksel'deki beklenti Meclis'ten çıkacak metnin, AB ile uyum halinde olmasıdır.
Bu gelişmeleri yakından izleyen ABD de aynı dileği paylaşıyor. ABD Büyükelçisi Robert Pearson'un son günlerde Meclis Başkanı, MHP lideri gibi yetkililerle yaptığı görüşmelerden çıkan mesaj da bu...
* * *
DIŞİŞLERİ Bakanı İsmail Cem başta olmak üzere, AB politikasına yön veren Türk yetkililerinin son zamanlarda üzerinde durduğu nokta, 2002'nin Türkiye'nin üyelik sürecine girmesi ile ilgili takvimin belirleneceği kritik bir yıl olduğudur. Bu nedenle yetkililer, Türkiye'nin bazı yükümlülüklerini süratle yerine getirmesi (bu arada Meclis'in de uyum yasalarını hızla çıkarması) gerektiğini vurguluyorlar.
Ancak bir AB diplomatının belirttiği gibi, Türkiye'den beklenen sadece "sürat" değil, "kalite"dir. Yani, atılacak adımların, belirli normlara ve standartlara uymasıdır. Diğer bir deyişle, AB ile "uyum" sağlamasıdır.