SONUÇ, tam nabız yoklamalarının öngördüğü gibi oldu: İtalya'daki seçimleri, saatlerce süren heyecanlı bir oy sayımından sonra, Silvio Berlusconi kazandı.
Gerek Senato'da gerekse Meclis'te cılız da olsa, elde ettiği çoğunluk, "Il Cavalieri" (Süvari) diye bilinen Berlusconi'ye, iktidara gelme olanağını veriyor.
Böylece İtalya, - diğer bazı Avrupa ülkelerindeki trendin aksine - soldan sağa çarketmiş oluyor...
* * *
İTALYA'da bu seçimlerde sonucu belirleyen faktör, ne ideoloji idi, ne de partilerin programları. Kampanyaya baştan sona kadar Berlusconi'nin kişiliği hakim oldu. Mücadele, 64 yaşındaki "medya imparatoru" ile rakibi 47 yaşındaki Roma eski Belediye Başkanı Francisco Rutelli arasında geçti. Bir bakıma bu seçim, "Berlusconi'ye evet mi, hayır mı" anlamında bir nevi referandum niteliğine büründü.
Sonuç: Halkın geniş bir kesimi Berlusconi'ye "evet" dedi. Gerçi bu ezici bir çoğunluk olmaktan uzak. Ama onun sağcı ittifakını iktidara taşımaya yetiyor.
Tanınmış İtalyan diplomatı Sergio Romano'nun deyişi ile "İtalyanların çoğu, Berlusconi'ye oy vermekle, değişim istediklerini ortaya koydular; ama aynı zamanda Berlusconi'ye fazla yetki vermemeye de özen gösterdiler."
Gerçekten İtalya'da seçim sandığından çıkan mesaj da budur.
* * *
YEDİ yıl önce iktidarda ancak 7 ay tutunabilen, ardından çeşitli yolsuzluk iddiaları ve suçlamaları ile karşılaşan Berlusconi'nin bu "geri dönüşü"nün başlıca nedenini, gerçekten İtalyanların "değişim" arzusuna bağlamak lazım.
Kısa sayılabilecek bir zaman içinde İtalya'nın en zengin ve en nüfuzlu adamı olan Silvio Berlusconi'nin zekasına, yeteneğine ve işbilirliğine kimsenin diyeceği bir şey yok. Ama seçim kampanyasında onun aleyhinde yürütülen kampanya, iki önemli nedenle duyulan bazı ciddi kaygıları da ortaya çıkardı.
Nedenlerden biri, "Il Cavalieri"nin, iş hayatındaki sicilinin pek de temiz olmaması, adının çeşitli yolsuzluklara ve yasadışı uygulamalara karışmış olmasıdır. Yani Berlusconi pek de sanıldığı kadar "dürüst işadamı" değil.
İkinci neden ise, Berlusconi'nin iktidara gelmek için seçtiği ortaklardır. Biri neo faşist, diğeri de ırkçı ve ayrılıkçı!..
* * *
BERLUSCONİ gerçekten "başarılı bir işadamı gibi" ülkeyi yönetebilecek ve verdiği sözleri yerine getirebilecek mi?
Tarafsız gözlemcilerin ve ekonomistlerin bu konuda ciddi kuşkuları var. "Il Cavalieri", devlet çıkarları ile çelişen holdinglerinden ve özellikle medya hakimiyetinden vazgeçebilecek mi? Hala soruşturması süren "kirli işler"den aklanacak mı? Vaat ettiği değişiklikleri yapmak (vergileri indirmek, emekli maaşlarını artırmak, vs.) için kaynak bulabilecek mi? Ve nihayet, Berlusconi'nin politikaları AB'nin kural ve kriterleri ile uyuşacak mı?
Bu soruların yanıtı ancak zamanla belli olacak...