Filistin meselesi ile Kıbrıs sorunu arasında benzerlik var mı? İsrail ile Filistin arasındaki çatışmalardan, Kıbrıs açısından ne gibi sonuçlar çıkarılabilir?
KKTC lideri Rauf Denktaş'ın, önceki gün Rum yönetimi başkanı Glafkos Klerides ile "yüz yüze" görüşmelerin üçüncü turuna başlarken söyledikleri, bu soruları gündeme getiriyor.
Denktaş şöyle dedi: "İsrail ile Filistin acelece, baskı ile yarı buçuk bir anlaşma yaptılar. Şimdi o anlaşmanın cezasını sivil halk çekiyor"...
Kıbrıs Türk liderinin bu cümle ile - özellikle dış baskılarını yoğunlaştırmaya başlayan "dış dünya"ya - vermek istediği mesaj şu: "Bizi fazla sıkıştırmayın, zaman baskısı altında tutmayın, kendi ürettiğiniz çözüm formüllerini bize kabul ettirmeye kalkışmayın..."
Denktaş geçen hafta görüşmelerin hazirana kadar sonuç vermesini bekleyen AB yetkililerinin tavrından şikayet ederken de vermeye çalıştığı mesaj bu idi...
* * *
DENKTAŞ'ın Filistin ile Kıbrıs arasında çizmeye çalıştığı bu paralelin dışında, doğrusu iki sorun arasında fazla bir benzerlik yok.
Belki de gözle görülür en önemli benzerlik, iki meselenin de uzun yıllardan beri halledilememesi ve dünya gündeminde kalmasıdır!
Buna karşılık, iki sorun arasında derin farklar var.
Bunlardan biri, İsrail ile Filistin arasında çatışmaların uzun süreden beri devam etmesi ve son olarak bir savaşa dönüşmesidir. Oysa ki, Kıbrıs'ta 1974'ten beri çatışma yok. Adada sükunet - Kuzey'de de güven ve huzur - hakim...
Ortadoğu'daki durumdan farklı diğer bir husus da, Filistin'in statüsü ile ilgili. Arap dünyası ve Türkiye dahil birçok ülke, Filistin'i devlet olarak tanıyor. BM'nin çeşitli kararları ve Oslo anlaşması, Batı Şeria'da ve Gazze'de bir Filistin devletinin kurulmasını öngörüyor.
Halbuki Kıbrıs için durum farklı. Türkiye dışında KKTC tanınmadığı gibi, BM kararlarında veya çeşitli ülkelerin resmi politikalarında, Kuzey Kıbrıs'ın ayrı bir devlet olarak varlığı öngörülmüyor.
Aslında Rum tarafı da adadaki durumu, çizdiği paralellerle, kendi tezi lehinde örnek olarak göstermeye çalışıyor. Örneğin Rum yöneticileri "Türk işgali"nden ve "Rum mültecilerinin evlerine dönme hakkı"ndan söz ediyorlar...
* * *
ULUSLARARASI ihtilaflarda, bazı benzerlikler bulunsa dahi, her meselenin kendi özellikleri ve koşulları vardır. Bir sorunun çözümünde uygulanan yöntemin ve formülün, başka bir mesele için aynı sonucu vermesi de beklenemez.
Bu bakımdan örnek gösterilirken, çok dikkatli olmak gerek.
Örneğin Başbakan Ecevit zaman zaman Kıbrıs için "Çek örneği"ni veriyor. Çekoslovakya'nın iki kesiminin ayrılıp bağımsız iki devlet olması, Çekler ile Slovakların kendi istekleri ve "özgür iradeleri" ile gerçekleşti. Oysa Kıbrıs'ta Rumların böyle bir istek ve iradesi yok.
"Dış müdahaleye" gelince, halen İsrail - Filistin çatışmalarını önlemek için bütün dünya seferber olmuş durumda. Neden? Çünkü iki taraf bir türlü anlaşamıyor. Uluslararası camia araya girip baskı yapmazsa, anlaşamayacaklar da...
Filistin meselesinde ABD'nin, BM'nin, Rusya'nın, vs'nin - yani "dış güçlerin" - müdahale etmesini ve baskı yapmasını isteyenlerden birinin de Türkiye olduğunu unutmayalım...