On iki gün içinde, dörder gün ara ile üç kanlı saldırı... İlkinde katil, Fransa’nın güneyindeki Toulouse kentinde paraşütçü birliğine mensup bir çavuşu öldürüyor. İkincisinde, aynı bölgedeki Montauban kasabasında Kuzey Afrika kökenli iki paraşütçüyü vuruyor. Üçüncüsünde ise cani, Toulouse’daki bir Yahudi okulundaki 3 küçük öğrenci ile bir öğretmeni öldürüyor...
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin “ulusal trajedi” diye nitelendirdiği bu dehşeti yaratan kimdir? Sıradan bir deli, kana susamış bir psikopat mı? Yoksa belirli bir ideolojinin tutsağı olan ve hedefini planlı bir şekilde seçen bir militer mi? Ya da öfkeli bir ırkçı mı?
Motosikletli katil her üç olayda da kaçmayı başardığı için, bu soruların yanıtı henüz verilemiyor. Ancak ilk bulgulara dayanarak üç kanlı saldırının da aynı caninin işi olduğu tahmin ediliyor.
Bu doğru ise, katilin seçtiği farklı hedeflerin anlamını sezmek zorlaşıyor. Askerleri hedef alan kişi, neden bir okulda küçük çocukları öldürüyor?
Bu eylemin hedefi hem Müslümanlar, hem Yahudiler mi?..
Fransız makamları bu katili bulmak için seferber olmuş durumda. Bu soruların yanıtını ancak kendisi ele geçirildikten sonra öğrenilebilecek...
* * *
Bu Fransa’da Müslümanlara ve Yahudilere karşı girişilen ilk saldırı değil.
Özellikle Müslüman kökenli Kuzey Afrikalı göçmenler (ki bunların büyük bir kısmı Fransız vatandaşı olmuştur) zaman zaman aşırı sağın ve ırkçı militanların hedefi oluyor.
Avrupa’nın en kalabalık Yahudi topluluğunun (yaklaşık 600 bin) yaşadığı Fransa’da antisemitizm olayları tarih boyunca görülmüştür.
Son yıllarda Yahudi kurumlar kâh “cihatçılar”ın, kâh da neo-Nazilerin terör eylemlerine hedef olmuşlardır.
* * *
Son olayı Fransa’da siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmelerin yarattığı ortam çerçevesinde değerlendirmek gerek.
1) Son yıllarda diğer bazı Avrupa ülkelerine olduğu gibi Fransa’ya da bir göçmen akını olmuş, özellikle kentlerde nüfus yapısı bir hayli değişmiştir. Halen bu ülkede çoğu Cezayir, Fas ve Tunus’tan gelen 5 milyon Müslüman yaşıyor. Fransız halkının bir kesimi bu topluluğa hala “yabancı” ya da “öteki” gözü ile bakıyor.
2) Fransa’daki Yahudi topluluğu çok daha eski ve kökleri Ortaçağ’a kadar uzanıyor. Buna rağmen Fransızlar (özellikle ırkçılar) arasında Musevi kökenli vatandaşlara da benzer bir gözle bakanlar var.
* * *
3) Avrupa’daki trende paralel olarak Fransa’da son yıllarda aşırı sağın, belirli bir tırmanışı olmuştur. Etnik ve dinsel gruplara karşı nefret ve düşmanlık duyguları, yani İslamofobi ile Antisemitizm yaygınlaşmıştır.
4) Ülkede yaşanan ekonomik ve sosyal bunalım, “yabancı” veya “öteki” olarak görülen kesimlere karşı sadece sözle değil, eylemle de kışkırtmalara ve saldırılara yol açmaktadır. Yani azınlıktaki etnik ve dinsel gruplar, bir nevi “günah keçisi” haline getirilmektedir.
5) Fransa’da aşırı sağ bugün siyasi bir güç temsil ediyor. Bu da politikacıları zaman zaman özellikle azınlıklar konusunda “nabza göre şerbet” vermeye sevk ediyor.
Seçim kampanyasında Sarkozy’nin “göçmenler”le ilgili bazı konuşmaları bunun göstergesi...
Başta belirttiğimiz gibi Toulouse’daki dehşetin perde arkasındaki bu faktörleri de gözden çıkarmamalı...