Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Şimdi biri sağcı, diğeri solcu iki finalist, iki hafta boyunca, ikinci ve son raundu kazanmak için mücadele edecek... Bunda bir sürpriz olur mu acaba? Nabız yoklamaları bu kez Sarko'yu daha şanslı gösteriyor. Ama gene de belli olmaz. Hanım adayın seçilmesi mümkün. İşte belki o zaman Fransızlar buna "sürpriz" diyecekler!Aslında bu seçimlerde hiç sürpriz olmadı değil. Örneğin katılım oranının bu şekilde yüksek olması beklenmiyordu. Avrupa standartlarına göre, yüzde 85 katılım, bir rekor. Oysa, seçimlerden önce, kararsızların önemli bir kısmının sandık başına gitmeyecekleri söyleniyordu.Fransızlar -ve Avrupalılar- şimdi yüzde 85'lik katılımı, "demokrasinin zaferi" olarak nitelendiriyorlar. Gerçekten bu kez Fransız halkı Elysee Sarayı'nda önümüzdeki beş yıl oturacak olan başkanla ilgili tercihlerini tesadüfe bırakmak istemediler. Türk kamuoyu cumhurbaşkanı adayı konusunda merakla "sürpriz" beklerken, Fransa'daki cumhurbaşkanı seçimlerinin birinci turu "sürprizsiz" bitti.Daha önce nabız yoklamalarının gösterdiği gibi, bu ilk raunttan "Sarko" (Nicholas Sarkozy) ile "Sego" (Segolene Royal) galip çıktı. Aralarında François Bayrou'nun ve Jean-Marie Le Pen'in bulunduğu diğer 10 aday saf dışı kaldı. Ortaya çıkan sonuç, bundan sonra Fransa'nın siyasal yaşamını belirleyecek olan bazı özellikler taşıyor. Sağ ve sol aşırı uçlar saf dışı edildi. Aşırı solda bir zamanlar Fransa'da hatırı sayılır bir varlık gösteren Komünistler adeta silindiler. Aşırı sağ ise tamamen çaptan düştü. Geçen seçimlerde finale kalıp Jacques Chirac ile yarışan Le Pen'in bu kez hezimete uğraması önemli bir gelişme. Gerçi hâlâ geniş bir desteğe sahip, ama hiç olmazsa ciddi bir tehdit oluşturmadığı ortaya çıktı.Sarko ile Sego'nun karşı karşıya kalması, Fransız siyasetinin geleneksel ideolojik sağ-sol mücadelesinin devam ettiğini gösteriyor. Ne var ki iki aday da kendi çizgileri içinde değişiklikten, yenilikten söz ediyor. Yani bu sağ-sol tartışması, Fransa'yı değiştirmek ve günümüzün şartlarına daha uygun hale getirmek için öne sürülen fikirler ve öneriler üzerinde yapılıyor artık.Haftalar önce başlayan seçim kampanyasında bu kez, bir "üçüncü adam" ortaya çıktı. Bayrou'un aldığı yüksek oy, pek çok Fransızın "merkez" adayının görüşlerini benimsediğini gösteriyor. Partisi UDF'nin gücü ise daha çok önümüzdeki haziranda yapılacak parlamento seçimlerinde belli olacak. Şimdi Bayrou'un en azından "kilit adam" durumuna geldiği, aldığı 7 milyona yakın oyu hangi tarafa yönlendirmek istediğinin büyük önem kazandığı söylenebilir. Bu oyların büyük kısmının doğal olarak muhafazakâr aday Sarko'ya gideceği tahmin ediliyor. Uçlar yontuldu! Türkiye açısından iki aday arasında ne fark var?Sarkozy'nin Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduğu biliniyor. Seçim kampanyasında popülist davranarak bu görüşünü sık sık tekrarladı. Royal ise bu konuda daha az ve daha ihtiyatlı konuştu. Ama o da bu kararı sonunda Fransız halkının vereceğini de belirtti.Sarkozy'nin kazanması halinde, Alman Şansölyesi Angela Merkel ile aynı safta yer alacağı ve bunun Türkiye'nin işini daha da zorlaştıracağı söylenebilir. Tabii bu, Sego'nun Elysee Sarayı'nda oturması halinde Türkiye bağlamında gerek AB gerek diğer konularda (Ermeni meselesi gibi) çok farklı hareket edeceği anlamına gelmez.Her iki halde Türk-Fransız ilişkileri gene inişli-çıkışlı bir seyir izleyecek... skohen@milliyet.com.tr Ne fark eder?