Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Karşımızdaki Fransız milletvekilleri Türkiye ile ilgili görüşlerini anlatırken, sanki “kırk yıllık dost” gibi konuşuyorlardı. Özellikle Türkiye’nin AB üyeliği konusunda söyledikleri, Türk yetkililerinin kullandığı argümanlara yakındı...
Türkiye’ye yaptıkları ziyaretin sonunda İstanbul’da bir araya geldiğimiz bu beş milletvekili, iktidardaki UMP’den Sosyalistlere ve Komünistlere kadar çeşitli partilere mensuptular.
Bu, Fransız meclisindeki “Türk-Fransız Dostluk Grubu”nun Türkiye’ye yıllardan beri yaptığı ilk resmi ziyaretti. UMP milletvekili Michel Diefenbacher’in başkanlığındaki heyet Ankara’daki üst düzey resmi temaslarından sonra Bursa’yı ve İstanbul’u tanımak fırsatını buldu.
“Tanımak” diyoruz, çünkü milletvekilleri görüşmemizin daha başında bir itirafta bulundular, “Meğer bizler Türkiye’yi hiç tanımıyormuşuz” dediler. Zaten çoğu için bu Türkiye’ye yaptıkları ilk geziydi.

Ne sanıyorlardı?
Halkının önemli bir kesiminin Türkiye hakkında önyargılara veya yanlış bilgilere -ya da bilgisizliğe- sahip bir ülkenin siyasetçilerinin ülkemizi ziyaret ettikten sonra nasıl farklı fikir ve izlenimler edindiklerini bir kez daha gördük.
Bu bakımdan biz, mümkün olduğu kadar yabancı parlamenterlerin Türkiye davet edilmesinin bu ülkelerle ilişkilerin iyileştirilmesi veya geliştirilmesi açısından çok yararlı olduğu kanısındayız.
Fransız siyasi sınıfına mensup “dostlarımız”ın söylediklerinden bazı satır başlarını nakledelim:
- Beşinin de koro halinde vurguladığı başlıca husus, Türkiye’yi tahmin etmedikleri kadar ileri ve gelişmiş bir ülke olarak bulduklarıdır. Bu “keşif“ çerçevesinde onları en çok etkileyen nokta, karşılarında “modern ve dinamik” bir millet görmeleridir. Her nedense Türkiye’yi tipik bir “Şark ülkesi” sanıyorlardı. Bu bakımdan Türkiye’nin “Avrupalı özelliği” kendilerini çok etkiledi.
- Milletvekillerini çok etkileyen bir diğer husus ta, Türk halkının girişimciliği ve canlılığı. Bunu özellikle Bursa’da Renault tesislerini gezerken fark ettiler. Türk ekonomisindeki dinamizmin Fransa ve Avrupa için ne kadar büyük önem taşıdığını da anladılar...
- Hemen hemen tüm heyet mensupları, Fransızların Türkiye hakkındaki yanlış düşüncelerinin (veya önyargılarının) kendi bölgelerindeki Türk göçmenlerinin “yansıttığı görüntüden” kaynaklandığını söylediler. Heyetteki Arlette Grosskost, kendisinin Alsas’taki yerel Türk derneklerinden biriyle temas kurmaya çalıştığını, ama kadın olduğu için toplantılarına davet edilmediğini anlattı...
- Milletvekilleri gerek Ankara’daki resmi temaslarından, gerekse gezilerinden şu sonucu çıkardılar: Türkiye, stratejik konumu, bölgedeki rolü, gelişme halindeki ekonomisiyle, Avrupa için çok önemli bir ülkedir. Türkiye halen Avrupa’nın karşılaştığı “sorunlar için de bir çözüm” oluşturabilir. Türkiye’nin AB üyeliği bir “kazan-kazan” denklemidir...

Ne bekliyoruz?
Peki, Fransa’nın Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkmasına ne demeli?
- Sarkozy’nin partisine mensup vekiller dahi konunun ve özellikle Türk-Fransız ilişkilerinin iç politika hesaplarına tabi tutulmaması gerektiğini savunuyorlar. Ve son zamanlarda bu ilişkilerin iyiye gitmeye başladığını belirtiyorlar.
Bu “Dostluk Grubu”nun bunca yıl sonra ilk kez Türkiye’ye gelmesi dahi, bu “iyileşme”nin bir işareti sayılabilir. Şimdi bu “dostlar”dan beklenen şey, Türkiye hakkındaki yeni fikirlerini ve inançlarını kendi bölgelerinde -ve özellikle Fransız meclisinde yaymalarıdır...