Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yunanistan’dan İrlanda’ya, İtalya’dan İngiltere’ye kadar çeşitli Avrupa ülkelerinde protesto gösterileri ve öğrenci eylemleri giderek yaygınlaşıyor.
Yani bu tür olaylar sadece bizde olmuyor.
Arada bazı önemli farklar olmakla beraber, Türkiye’deki ve Avrupa’daki eylemler arasında temel benzerlikler de var.
Avrupa’da son zamanlarda gösterileri tetikleyen esas neden ekonomiktir. Küresel mali kriz, Avrupa’yı derinden sarstı. Birçok hükümet kemer sıkma politikasını benimsemek zorunda kaldı. Kamu harcamaları kısıldı, işsizlik arttı, eğitim ve sağlık hizmetleri aksadı.
Önceki gün Londra’daki öğrenci eylemlerinin gerisindeki asıl sebep de budur.
Bizde öğrencilerin başlattığı eylemlerin nedenleri daha karmaşıktır. Türkiye’de gençler ekonomik ve sosyal nedenlerden olduğu kadar, eğitim sistemindeki çarpıklıklardan, dertlerinin ve şikâyetlerinin dikkate alınmamasından, yöneticilerin otoriter davranışlarından ötürü kızgındır, öfkelidir.
Türkiye’de farklı olan diğer bir faktör de eylemlere karşı resmi makamların gösterdiği sert tepkidir. Avrupa’da kimse göstericileri faşist diye tanımlamıyor, onları ülkeyi zayıflatmakla, istikrarsızlaştırmakla suçlamıyor veya olayların sorumluluğunu muhalefete ve medyaya yüklemiyor.

“Şok verici, üzücü”
Şimdi önceki gün İngiltere’de olanlara bakalım:
On binlerce üniversite öğrencisi harçlarının üç kat arttırılması kararını protesto etmek için Londra sokaklarına döküldü. Protestocular parlamentonun ve Maliye Bakanlığı’nın önünde ateşler yaktı, taşlar fırlattı, sopalarla polise saldırdı...
Ama olay, bazı gençlerin, tahtın varisi olan Prens Charles ile eşi Camilla’nın içinde bulunduğu zırhlı Rolls-Royce’un etrafını sarıp sloganlar atması ve arabanın bir camını kırması ile sansasyonel bir boyut aldı. Sonunda polisin müdahalesiyle araba göstericilerin saldırısından zor kurtarılabildi.
Londra’nın merkezini altüst eden bu gösterilerden sonra Başbakan David Cameron’un demeci şu iki sözcükten ibaretti: “Şok verici ve üzücü...” Kraliyet ailesine karşı bu beklenmedik saldırı karşısında bir hayli heyecanlanan prensin eşi Camilla ise “her şeyin bir ilki oluyor işte” demekle yetindi.
Protestocuların taşkınlığı, saldırgan davranışları ve özellikle kraliyet ailesini hedef almaları genelde halk tarafından onaylanmıyor. Ama buna karşılık dünkü İngiliz basınında görüldüğü gibi, öğrencileri çileden çıkaran harçlara zam kararı üzerinde de önemle duruluyor.

Öfke ve umutsuzluk
İngiliz Parlamentosu, hükümetin bu konudaki önerisini büyük zorlukla (302’ye karşı 323 oyla) alabildi. Yedi aylık koalisyonun ikinci ortağı olan Liberal Demokratlar bölündü, bir kısmı aleyhte oy kullandı, hatta kabinede yer alan iki vekil de görevinden istifa etti.
Seçim kampanyasında muhafazakârlar da, liberaller de harçlara zam yapmayacakları sözünü vermişlerdi. Şimdi ise yıllık 4800 dolarlık harçları, 2012’den itibaren 14.500 dolara yükseltmeye karar vermiş bulunuyorlar. Hükümet bunu ekonomik bir zorunluluk olarak görüyor; ama bu pek çok öğrenci için yüksek öğrenimden vazgeçme anlamına geliyor.
İşte Londra’daki gösteri, öfkenin ve umutsuzluğun sonucudur. Daha birçok ülkede isyan halinde bulunan gençler için olduğu gibi...