Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mustafa Akıncı, KKTC'nin saygın ve deneyimli bir politikacısıdır. Sosyal demokrat eğilimli Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP)'nin lideri olan Akıncı halen koalisyon hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı olarak görev yapmaktadır.
TKP her ne kadar Başbakan Derviş Eroğlu'nun hükümetinde koalisyon ortağı olarak yer alıyorsa da zaman zaman "resmi" politikalara ters düşen bir tavır almaktan da çekinmiyor. Özellikle Kıbrıs sorununun çözümü konusunda TKP muhalefette bulunduğu dönemde savunduğu görüşleri koruyor ve fırsat düştükçe bunları dile getiriyor.
Örneğin, geçen ay Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın artık Kıbrıs "aracılı görüşmeler"e katılmama kararının KKTC Meclisi tarafından onaylanması istendiğinde, Mustafa Akıncı başta olmak üzere TKP milletvekilleri buna karşı oy kullandılar.
Şimdi de, Akıncı müzakerelerin yeniden başlaması için girişimlerin yoğunlaştığı bir sırada, "farklı düşünceler"ini dile getiriyor ve bunları Ankara'ya da iletmeye çalışıyor...
* * *
AKINCI, Kıbrıs görüşmelerinin 5. turunda BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Türk tarafınca kabul edilmeyen fikirler ortaya atmasına rağmen, müzakerelerin kesilmesine karşı çıkmasının nedenini şöyle açıklıyor: "Görüşmelere katılmamak, yanlış bir strateji. Görüşmelerin altıncı turuna gitmek, ille de Genel Sekreter'in ortaya attığı fikirleri kabul etmek demek değil. Bu görüşler tartışmaya açık. Türk tarafı itirazlarını masada dile getirebilir. Türk tarafının görüşmelerden kaçtığı izlenimini verecek bir tavır, uluslararası camianın ters tepkilerine yol açar; bu da KKTC ve Türkiye için olumsuz sonuçlar yaratır."
Akıncı'ya göre Türk tarafının masaya oturmadan önce KKTC'nin varlığının ve egemenliğinin tanınması şartının kabul göreceğini ummak safdilliktir. Bu önkoşul üzerinde ısrar edilmesi halinde tam bir tıkanıklık olur. Bu da Türk tarafı için ciddi sıkıntılar yaratır.
Bu sıkıntılar özellikle Türkiye - AB ilişkilerinde hissedilecektir.
Türk tarafının müzakerelerin kesilmesinin ve çözümsüzlüğün sorumlusu olarak görülmesi, sonuçta Güney Kıbrıs'ın AB üyeliğini kolaylaştıracağı gibi, Türkiye'nin üyelik sürecini tıkayacak ve KKTC'nin AB'nin dışında bırakılmasına yol açacaktır. Bu takdirde, Akıncı'nın deyişi ile, "Yeşil Hat sadece adanın iki kesimi arasında değil, Türkiye ile AB arasında da bir sınır haline gelir... ve ayrıca Kıbrıslı Türklerin göçüne yol açar"...
İlk bakışta bu, dramatize edilmiş, abartılmış bir görüş olarak görünebilir. Ancak şunu kabul etmeli ki, halen KKTC'de birçok çevrede bu konuda ciddi bir kaygı var.
Bu hafta Ankara'da Ortaklık Konseyi'nin ele alacağı "Eylem Planı" ile Kıbrıs Türklerinin ekonomik ve sosyal sorunlarının çözümü ve yaşam koşullarının düzeltilmesi yolunda ileri adımlar atılması söz konusu. Bununla ilgili haberler KKTC halkında yeni umutlar yarattı. Ama Akıncı gibi, bunun tek başına bir çözüm olmayacağını düşünen çok Kıbrıslı Türk var...
* * *
GEÇEN hafta bir AB ülkesinin üst düzey diplomatı, İstanbul'da dış politika yazarları ile sohbetinde, açıkça şu mesajı verdi: "Denktaş'ın masaya dönmemesi çok yanlış olur. Bir kere beğenmediği görüşleri reddetmek ve kendi tavrını savunmak fırsatını kaybeder. Ayrıca görüşmeden kaçan taraf izlenimini yaratır... AB ile KOB ve Ulusal Program sürecine girilirken bu, Türkiye'nin aleyhinde olur"...
Doğrusu, Kıbrıs ile ilgili yeni stratejilerin oluşturulduğu şu sırada, bütün bu faktörlerin iyice dikkate alınmasında yarar vardır...