Yorum Türkiye'deki bu münakaşaların ve gerginliğin, Cumhurbaşkanı'nın bu gezisinin daha başından itibaren KKTC'ye taşınması, Kıbrıs Türklerini de rahatsız etmiş görünüyor."Kıbrıs" gazetesi köşe yazarı Hasan Hastürer'in dünkü makalesinde şu satırlar durumu açıkça yansıtıyor:"İstesek de istemesek de, Türkiye medyasının gündemi bize de bulaşıyor... Gül'ün ziyaretinin şekli, özünün önüne geçti. Tıpkı Ankara'da olduğu gibi, Kuzey Kıbrıs'ta da askerin Gül ile protesto gerginliği, bizim yetkililere zor anlar yaşattı... Biz, bizden kaynaklanmayan bu gerginliklerden rahatsızız".Oysa, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı sıfatıyla yurtdışına ilk seyahatini Kıbrıs'a yapmış olmasının büyük bir önemi var.Bu ziyaret, Kıbrıs sorununun son aylarda yaşanan hareketsizliğe karşın, Türk dış politikasının öncelikleri arasında yer aldığını ortaya koydu. Gül'ün ve Talat'ın beyanları, Kıbrıs sorununun yeniden kritik bir aşamaya girdiği bir sırada, gerek Kıbrıs Rum tarafına, gerekse uluslararası camiaya anlamlı birtakım mesajlar verdi.Daha açık bir deyişle, bu mesajlarla Türkiye'nin ve KKTC'nin Kıbrıs meselesine yaklaşımındaki ve stratejisindeki değişiklik daha açık ortaya çıkıyor. CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül'ün Kıbrıs ziyaretinin daha çok Türkiye basınında ve kamuoyunda sürekli tartışılan türban sorunu ve "First Lady" ile ilgili protokol sıkıntıları üzerinde odaklanması, üzücü bir durum. KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, son zamanlarda çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalarda, Kıbrıs'ta çözümün artık "iki eşit devlet" esası üzerinde aranması gerektiğini söylüyor, Papadopulos yönetiminin tavrı nedeniyle "birleşik Kıbrıs" vizyonunun gerçekleşmesi olasılığının neredeyse kalmadığını belirtiyordu.Gül, Lefkoşa'da bu hususu net ifadelerle vurguladı. Kıbrıs'ta yeni gerçeklerin kabul edilmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı çözümün "iki halk, iki demokrasi, iki devlet, iki dil, iki din" esasına dayanmasının şart olduğunu açıkladı.Gül'ün bu yeni yaklaşımla ilgili olarak değindiği bir nokta daha var: O da, Annan Planı ile ilgili. Türkiye bu planı kabul etti, üstüne düşeni yaptı, birkaç adım öne geçti... Ama Rumların tutumu değişmedi, mesafe açıldı. Karşılık görülmedikçe bu mesafe kapatılamaz. Annan Planı artık bir "referans" olarak kullanılabilir; ama şimdiye kadar olduğu gibi bir "zemin" olarak değil...KKTC lideri Talat'ın da Gül'ün ziyareti vesilesiyle basına söyledikleri bu doğrultuda. Yani TC'nin ve KKTC'nin meseleye -ve çözüm şekline- bakış açıları ve uygulanacak strateji ile ilgili duruşları, aynı... Yeni strateji Papadopulos yönetimi hâlâ kendi eski federasyon anlayışı çerçevesinde, bir "Birleşik Kıbrıs"tan söz ediyor; ama açıkçası Annan Planı'ndan bu yana şartlar değişti, "yeni bir Kıbrıs realitesi" ortaya çıktı. Türk tarafı bu yeni duruma göre ancak "iki eşit devlet" esasına dayalı esnek bir birleşmeye razı olabilir. Gül ve Talat'ın "adil, kalıcı ve kapsamlı çözüm"den kastettiği budur.Aksi halde, adanın bölünmüşlüğü devam edecek ve hatta daha da pekişecektir. Bunu gören ve açıkça telaffuz etmeye başlayan Rum politikacılar ve aydınlar var. Nitekim geçen gün cumhurbaşkanı adayı AKEL lideri Hristofyas da "taksim"in resmileşmekte olduğunu söyledi...Geçen haftaki bir yazımızda belirttiğimiz gibi, yeni gerçeklerle bağdaşan bir uzlaşma olmazsa, olacağı budur. skohen@milliyet.com.tr Mesajın anlamı