Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


11 Eylül saldırısından sonra dünya gündemine oturan terörizm konusu üzerindeki kavram kargaşası hala devam ediyor.
Bu kavram kargaşasının nedeni de, "Los Angeles Times" yazarı William Pfaff'ın da belirttiği gibi, terörle mücadele hususunda gösterilen ikiyüzlülük, samimiyetsizlik ve bencilliktir.
ABD'ye karşı girişilen trajik eylemin ardından Başkan Bush, terörizm konusunda yeni bir doktrinin çerçevesini çizmişti: Sebebi ve hedefi ne olursa olsun, dünyanın neresinde vuku bulursa bulsun, terör terördür. Yani bunun başka bir adı (örneğin özgürlük mücadelesi veya direniş hareketi) olamaz... Terörizme karşı da uluslararası dayanışma içinde savaşılmalı, bu tür eylemlere girişen örgüt ve kişiler mutlaka ortadan kaldırılmalıdır...
ABD, "Bush Doktrini"ni 11 Eylül'den hemen sonra Useme bin Ladin ve başında bulunduğu El Kaide örgütüne karşı savaş ilan etmekle yaşama geçirdi. Washington bu uğurda, teröristlere yataklık eden Taliban rejimini yıkmak için Afganistan'ı vurmaktan çekinmedi...
* * *
BUSH'un bu doktrini kendi açılarından terörizm sorunu ile karşılaşan birçok ülkeyi cesaretlendirdi. Diğer bir deyişle, öteden beri şiddet eylemlerine sahne olan ülkeler, bu kampanyalarını daha sert - veya daha "Amerikanvari" - yürütmek için, 11 Eylül'den sonra oluşan havayı bir fırsat olarak değerlendirmeye başladılar.
Rusya'dan Çin'e, Hindistan'dan İsrail'e kadar çeşitli ülkeler şu argümanı öne sürüyorlar: "ABD teröristleri ortadan kaldırmak için ta Afganistan'a kadar uzanmadı mı? Uluslararası camia bu kampanyaya aktif destek vermiyor mu? O halde, bizim de kendi topraklarımızdaki terör eylemlerine karşı aynı şekilde karşılık verme hakkımız var"...
* * *
SON günlerde Çeçenistan'da (bizim basına pek aksetmeyen) kanlı çatışmalar oldu. Çeçen ayrılıkçılarının eylemleri karşısında Rus ordusu yoğun operasyonlara girişti. Moskova bunu terörizmle mücadelede meşru hakkı olarak gösteriyor.
Fakat bunda sürpriz, ABD'nin dün bu durum karşısındaki suskunluğunu terk edip, Rusya'nın tutumunu kınamasıdır. Bu da Moskova'nın ABD'ye kızmasına yol açıyor...
Hint yarımadasındaki terörizm olayında da ilginç gelişmeler oluyor. Keşmir'de uzlaşmaya yanaşmayan Hindistan, bölgedeki militan grupların Pakistan tarafından desteklenmesinden şikayetçi. 11 Eylül sonrası ortam, Hindistan'a bu konuda ABD'nin desteğini sağlama fırsatını verdi. Nitekim Pakistan, baskılar sonucu şimdi bu gruplara karşı zecri önlemler alıyor. Ancak bu grupları terörist değil, mücahit olarak gören Pakistanlılar bundan son derece rahatsız...
Nihayet İsrail'in son olarak 50 ton silah yüklü bir gemiye el koyması, Ortadoğu'daki terörizm sorununu yeni boyutlarla yeniden gündeme getirdi. İsrail'e göre bu silahlar, Arafat yönetiminin talimatı veya bilgisi çerçevesinde, yeni "terörist eylemler" için Filistin'e getiriliyordu. Ve bu silahları gönderen de İran idi.
Washington'da yapılan açıklamaya göre, ABD gerçekten bu silahların "İran ilintili" olarak terörist eylemler için kullanılacağı kanısına varmış durumda. Tabii bu iddiayı reddeden Filistin yönetimi ve İran, ABD'nin bu tutumuna çok kızgın. Bu da 11 Eylül'den sonra ABD'ye Arap dünyasının verdiği desteği zedeleyebilir...
Terörizm kavramı tam bir netlik kazanmadıkça bu tür tutarsızlıklar, çelişkiler ve sürtüşmeler devam edecektir. Bu kavram üzerinde yukarıda belirttiğimiz nedenlerden dolayı, bir konsensüse varılacağı da çok şüpheli...