Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD’nin dün Irak’a karşı giriştiği hava harekâtı herkesi şaşırttı, ama Amerikan basını günlerden beri bunun işaretini veriyordu. Washington’a göre Saddam Hüseyin, son zamanlarda Irak’ın uçuşa yasak kuzey ve güney bölgelerinde, radar ve uçaksavar sistemlerini geliştiriyor, bu da bu iki bölgeyi denetim altında tutan Amerikan uçakları ve pilotları için ciddi bir tehdit oluşturuyordu.
Nitekim, dünkü 2.5 saatlik hava operasyonundan sonra Pentagon’dan yapılan açıklama, aynı gerekçeyi kullandı ve saldırıyı bir "öz savunma" olarak nitelendirdi...
Kuşkusuz bu hava akınının esas amacı askeridir ve sözü edilen Irak’ın yeni savunma gücünü kırmaktır. Ancak operasyonun bir de siyasal boyutu vardır. Başkan George W. Bush’un iktidara gelmesiyle beraber Washington’un Irak politikasının sertleşeceği yolunda tahminler ileri sürülmüştür. Nitekim Bush ekibinin işe başlar başlamaz, örneğin Iraklı muhalif gruplara daha aktif destek vermesi, yaptırımların devamında ısrar etmesi gibi davranışları ile, yeni politikanın ilk sinyallerini vermiştir.
Dünkü hava akını, bu çerçevede siyasal bir anlam taşıyor. Diğer bir deyişle, Bush yönetimi, bununla Saddam’a bir gözdağı vermek, onu baskı altında tutmak niyetinde olduğunu gösteriyor. Ayrıca yaptırımların kaldırılmasını isteyen Batılı ülkelere - ve de Araplara - bunun gerçekleşmeyeceği mesajını veriyor.
Bu bağlamda, ABD’nin dünküne benzer operasyonlarını zaman zaman tekrarlaması olasılığı var.
Bu gelişme, Türkiye için sıkıntılı bir durum yaratıyor. ABD, Irak’ın kuzeyindeki uçuşa yasak bölgede de böyle operasyonlar planlayabilir. O zaman İncirlik Üssü’nü kullanmak isteyecektir... Türkiye, son zamanlarda Irak’la yakınlaşma sürecine girmiştir. Bağdat ile ekonomik ilişkilerini geliştirmeye çalışmaktadır. Eğer yaptırımlarda bir gevşeme olmazsa, bu da bir sorun yaratacaktır...
Kısacası, Bush yönetiminin yeni Irak politikası, Türkiye’ninkine ters düşebilir ve bu iki ülke arasında bazı uyuşmazlıklara yol açabilir...

Bugün İstanbul, dış politikada son yılların en dinamik sivil toplum girişimlerinden birine sahne oluyor. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı TESEV’in düzenlediği "Kafkasya’da İstikrar Arayışı" konulu uluslararası konferans, bölgeden ve dünyanın çeşitli yerlerinden yetkilileri ve aydınları bir araya getiriyor.
Başında deneyimli eski Büyükelçi Özdem Sanberk’in bulunduğu bu faal düşünce kuruluşunun, bu toplantıyı düzenlemesinin amacı Kafkasya’da istikrarı engelleyen sorunları ve çözüm yollarını tartışmaktır.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in açılış konuşmasını yapacağı konferansa, Ermenistan’dan da - biri Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olmak üzere - üç kişinin katılması, bu girişimin önemini daha da artırıyor.
Organizatörlerin deyişi ile bu toplantıda her şey rahatça konuşulacak, "tabu konular" serbestçe masaya yatırılacak. Tabii bu konuların başında (güncelliği nedeni ile) "Ermeni konusu" geliyor. Buna son zamanlarda giderek tırmanan Ermeni soykırımı kampanyası, Ermenistan - Türkiye ilişkileri ve Ermeni - Azeri uyuşmazlığı da dahil...
* * *
BÖYLE bir konferansta, Türk hükümetinin izni ile, Ermenistan’ı temsilen bir heyetin katılması, kendi başına anlamlı bir gelişme.
Bazı zihinlerde özellikle son olumsuz gelişmelerden sonra Ermenistan’ın böyle bir konferansa konuk edilmesinin doğru olup olmadığı sorusu yer alabilir. TESEV yetkililerinin haklı olarak buna yanıtı şudur: Aksine, şimdi böyle bir temas kurmanın tam zamanıdır...
Bu toplantı tüm ilgililerin Ermeni meselesi dahil, çeşitli konular üzerinde fikir alışverişi yapmak, birbirinin tavrını daha iyi anlamak ve belki de ortak noktalar üzerinde mutabık kalmak olanağını verecektir. Amaç eski düşmanlıkları geride bırakmak ve bir güven ortamı yaratmak olduğuna göre, bu konferans Kafkasya’da yeni bir başlangıç için ideal bir fırsat yaratıyor...