Bugünlerde dışarıdan Türkiye'ye verilen mesaj hep aynı: "Evet, önemli bir ülkesiniz. Jeo - stratejik konumunuz, ekonomik potansiyeliniz, çağdaş standartlara ulaşma arzunuz nedeni ile özel bir durumunuz var. Bununla beraber, size desteğimizin devamı, belirli normlara uymanıza ve bu amaçla yapısal reformları gerçekleştirmek konusundaki icraatınıza bağlıdır"...
Bu tür mesajlar IMF'den (ekonomik alanda) AB'ye (siyasal alanda) kadar çeşitli ülkelerden ve kuruluşlardan geliyor. Her ziyaret, her yeni temas, bu yöndeki çağrıların tekrarlanmasına vesile oluyor.
Bunun en taze örneği, Başbakan Bülent Ecevit'in İspanya'ya yaptığı ziyaret sırasında söylenenlerdir. İspanya Başbakanı Jose Maria Aznar'ın büyük bir samimiyet içinde söyledikleri, ayrıca Madrid basınının yazdıkları, aynı mesajı yansıtıyor.
* * *
AKDENİZ'in öbür ucunda yer almasına rağmen, İspanya bize çok yakınlık duyan bir ülke. Ortak maddi çıkarlar dışında İspanya ile Türkiye arasında birçok konuda ortak bir anlayış var. Türkiye'nin AB üyelik başvurusuna daha baştan hararetli destek veren ülkelerin başında İspanya gelir.
Başbakan Ecevit'in ilk ziyaret ettiği AB ülkesi olarak İspanya'yı seçmesi isabetli olmuştur. Hele İspanya'nın önümüzdeki yılın başında altı aylık AB dönem başkanlığını üstleneceği de hesaba katılırsa...
Başbakan, İspanyol meslektaşı ve diğer yetkililerle görüşmelerinde Türkiye'nin amaçlarını, politikalarını ve yaptıklarını gayet güzel izah etti. AB konusunda Türkiye'nin üyelik isteğinin sadece bir "amaç" değil, aynı zamanda bir "hakkı" olduğunu da belirtti...
Aznar'ın söyledikleri de iki unsur içeriyor: Birincisi, İspanya'nın Türkiye'nin AB'ye girmesine verdiği destek. İspanyol lideri bunu söylerken, Türkiye'nin konumunu ve önemini de belirtmeyi ihmal etmedi... İkinci unsur ise, AB'nin - ve İspanya'nın - Türkiye'den beklentileri ile ilgili. Aznar bunu da açıkça "Türkiye'nin AB'ye girişi, büyük ölçüde Ankara'nın icraatlarına bağlı" şeklinde formüle etti...
* * *
İCRAAT beklentilerinin hangi alanlarda olduğu açık: İnsan hakları, demokrasi, istikrar...
Basın toplantısında Ecevit'e sorulan sorular dahi, İspanyolların - diğer AB üyesi ülkelerin olduğu gibi - aklının nelere takıldığını açıkça ortaya koydu. Batı basınında olduğu gibi İspanya medyasında da günlerdir Türkiye'deki ölüm orucundan, ortaya çıkarılan büyük yolsuzluklardan, asker - sivil ilişkilerindeki yeni gerginliklerden, koalisyon ortakları arasında IMF'nin koşulları ve AB kriterleri üzerindeki anlaşmazlıklardan ve ayak sürümelerinden söz ediliyor...
Hoşumuza gitmeyebilir, ama gerçek şu ki bu tür gelişmeler, kapısını çaldığımız IMF'den AB'ye kadar çeşitli kuruluşlarda ve ülkelerde kuşkular, tereddütler yaratıyor...
* * *
DAHA önce de belirtmiştik: Türkiye'nin şansı, herkesçe önemsenen özel konumudur. Açıkçası bu faktör dost ülkelerin ve kuruluşların ilgisinin ve desteğinin devamını sağlıyor.
Ancak Türkiye sadece buna güvenmemeli. Kendi ağırlığını, zaten kendi menfaati icabı gerçekleştirmesi gereken reformları hızla yaşama geçirmekle hissettirmeli. Yani dışarıdan beklediği desteği, kendi bileğinin gücü ile sağlamalı. Ecevit'in deyişi ile bunun "hakkımız" olduğu argümanını haklı çıkarmanın yolu da budur...