Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



GEÇEN hafta İsviçre'nin 26 kantonundan biri olan Vaud bölgesinin Meclisi, "Ermeni soykırımının tanınması ile ilgili önlemlerin incelenmesini" isteyen bir karar aldığı zaman, ülkenin kamuoyu bunun farkına bile varmamıştı.
Karar ulusal basına pek yansımamış, Ermeni toplumu dışında Vaud kantonunda bile pek az insan bu konu ile ilgilenmişti.
Ankara'daki İsviçre Büyükelçiliği dahi 23 Eylül tarihli karardan haberdar değildi. Ta ki, Büyükelçi Kurt O. Wyss önceki gün Dışişleri Bakanlığı'na çağrılıncaya kadar...
Bakanlık büyükelçiye, Vaud Meclisi'nin kararını protesto etmek için, İsviçre Dışişleri Bakanı Micheline Calmy - Rey'in önümüzdeki hafta Türkiye'ye yapacağı resmi ziyaretin iptalini istediğini bildirdi.
Ankara'nın talebinin başkent Bern'e iletilmesinden sonra, bizzat Bakan buna tepki gösterdi, İsviçre basını da olaya geniş yer verdi.
Şimdi herkes bu vesile ile, Vaud kantonundaki Meclis'ten Ermeni yanlısı bir karar çıktığını öğrenmiş bulunuyor...
***
İSVİÇRE konfederasyonu içindeki bir yerel meclisin Ermenilerle ilgili bir karar alması nasıl oldu?
Bölgede Ermeni kökenli İsviçreliler sayıca az da olsalar çok iyi örgütlenmiş durumdalar. Tıpkı Cenevre bölgesinde olduğu gibi. Beş yıl önce oradaki yerel meclisten de benzer (hatta daha sert) bir karar çıkmıştı. Bu kez Ermeni lobisi Vaud kantonunda etkinliğini göstermeyi başardı...
İsviçreli diplomatlar aslında İsviçre devletinin resmi politikasının bu gibi yerel kararlardan etkilenmediğini belirtiyorlar. Bir diplomatın deyişi ile Türkiye'nin Ermeni sorunu üzerindeki duyarlılığını bilen İsviçre hükümeti, Ermeni soykırımı iddialarını kabul etmiyor ve bu meselenin politikacılar değil, tarihçiler tarafından halledilmesi gerektiği görüşünü de paylaşıyor.
***
HALEN İsviçre ile yaşanan olay, aslında yıllardan beri pek çok dost ülke ile karşılaşılan durumun bir benzeri veya aynı senaryonun tekrarı...
Ne yazık ki bu sorun sık sık ortaya çıkıyor ve ABD'den Fransa'ya, Kanada'dan Avustralya'ya, Avustralya'dan İsveç'e kadar pek çok ülkeyi de kapsıyor. Ankara'nın bu ülkelere karşı gösterdiği tepki de, sonuçta - Ermeni lobisini sevindirecek şekilde - ikili ilişkileri zedeliyor, bazen ciddi krizler de yaratıyor.
Kuşkusuz ulusal hakların ve onurun korunması bağlamında Türkiye'nin sessiz kalması söz konusu olamaz. Ama Ankara'nın şimdiye kadar başvurduğu yöntemlerin ne kadar doğru ve etkili olduğunu da gözden geçirmekte yarar var. Eğer bu yöntemler sonuç verseydi, hoşa gitmeyen bu durumlar günümüze dek yer yer tekrarlanır mıydı?
Türkiye hala Ermeni soykırım iddiaları konusunda klişeleşmiş veya sloganlaşmış uygulamalarını sürdürüyor. Yani daha çok reaktif davranıyor. Oysa Ankara'nın artık yeni stratejilerle inisiyatifi ele alması lazım. Yıllardır bu konunun tarihçilere bırakılması gerektiği tezi savunuluyor. Bu konuda fiilen ne yapıldı veya ne yapılıyor?
İsviçre'deki son olay bu konuyu daha etraflı ve akılcı biçimde ele almak için bir fırsat sayılmalıdır...