Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rusya, Gürcistan’a karşı müdahalesinin birinci raundunu -askeri alanda- kazandı. Ancak şimdi başlayan ve uluslararası boyutlar alan ikinci rauntta -diplomatik alanda- Moskova’nın aynı başarıyı göstereceği şüpheli.
Rusya ilk rauntta, Gürcistan lideri Saakaşvili’nin verdiği fırsatı yakalayarak, önceden hazırladığı planı uygulamaya koydu, hızla Gürcü ordusunu nakavt etti, G. Osetya ve Abhazya’yı kendi kanatları altına aldı ve Tiflis’i çaresiz bıraktı. Rusya bu vesileyle Batı’ya da, arka bahçesi saydığı bölgeleri kendi nüfuz alanı içinde tutmak için her şeyi yapabileceği mesajını verdi.
Rusya’nın askeri gücüyle bölgede yarattığı oldubittiden sonra şimdi siyasi ve diplomatik aşamaya giriliyor ki, bu alanda Batının şimdiden inisiyatifi ele aldığı, Moskova’nın ise zorlandığı görülüyor.

Batı ne yapabilir?

Batı’nın bu alanda Rusya’yı köşeye sıkıştırmak için birtakım olanakları var. Ancak fiilen yapabilecekleri de sınırsız değil.
Bir kere, Batı, Rusya’nın beklenmedik, süratli askeri harekâtı karşısında bir şey yapamadı. Zaten ABD’nin veya NATO’nun Ruslara “dur” demek için, bölgeye asker göndermesi ve Ruslarla bir savaşı göze alması düşünülemezdi. Bugün dahi, şiddetli söz düellosuna rağmen, Batı’nın gündeminde Rusya’ya karşı bir “askeri opsiyon” yok; ama buna karşı “siyasi” ve “ekonomik” seçenekler var.
Siyasi alanda, Batı Rusya’ya karşı çeşitli baskı enstrümanlarını kullanmayı planlıyor. AB pazartesi günü bunları tartışmak için toplanacak.
Daha şimdiden Rusya’nın izole edilmesi, bu arada G-8 ve Dünya Ticaret Örgütü benzeri kurumların dışında tutulması gibi olasılıklardan söz ediliyor.
Ne var ki, Batı bütün köprüleri atacak durumda değil. Ne de olsa Rusya’ya -İran ve Afganistan politikalarını sürdürebilmek için- ihtiyacı var.
Ekonomik alanda Batı, Rusya’yı zarara sokacak bazı adımlar atabilir. Rusya’nın, bütün “petro-dolar zenginliği”ne rağmen, Batı’nın yatırımlarına, mali ve teknolojik desteğine ihtiyacı var. Bunların kesilmesi ve bir silah yarışına girilmesi, Rus ekonomisini epey sarsabilir.
Ama Batı’nın bu alanda da yapabilecekleri sınırlı. Çünkü özellikle Avrupa enerji konusunda (petrolde yüzde 30, doğalgazda yüzde 45 oranında) Rusya’ya “bağımlı”. Ne var ki, Rusya da onlara bunları satamazsa, gelirinden olur...

Rusya tek başına

Birinci (askeri) raunttan, ikinci (siyasi) raunda geçilirken, Rusya’nın bazı zayıf noktaları da ortaya çıkmaya başladı.
Rusya’nın Gürcistan’da bir oldubitti yaratması ve iki “devletçiği” tanıması, uluslararası toplulukta onay görmedi. Moskova’nın Şanghay İşbirliği Örgütü’nü yanına çekmek çabası da sonuç vermedi. Bu örgütün 6 üyesinin çoğu -Çin başta olmak üzere- kendi “ayrılıkçı” unsurları nedeniyle, toprak bütünlüğü ilkesine sımsıkı yapışmak durumunda olan ülkeler. Bu yüzden hiçbiri, G. Osetya ve Abhazya’yı tanımaya yanaşmadı, aksine, bildiride, toprak bütünlüğüne verdikleri önemi belirttiler.
Rusya kendisine yakın saydığı “üçüncü dünya” ülkelerinden de beklediği desteği görmedi. Bunların çoğu suskun kalmayı yeğledi.
Bu nedenle, Kafkas krizinin Soğuk Savaş döneminde olduğu gibi bir “Doğu Bloku” yarattığını söylemek -en azından şimdiki halde- doğru değil.
Soğuk Savaş’ta ideolojik ve askeri temele dayalı iki blok (NATO ve Varşova Paktı) vardı. Bugün sürtüşmenin ideolojik boyutu artık pek yok. Şimdiki durum farklı. Üstelik yeni rauntta Rusya oyununu tek başına oynamak durumunda...