Kıbrıs Rum lideri Dimitris Hristofyas’a göre, Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev’in adayı ziyareti, “tarihi bir olay.”
Bunun nedeni, bir Rus devlet başkanının ilk kez Kıbrıs’ı ziyaret etmesi. Olayın önemi de, bu ziyaretçinin Kıbrıs’la yakından ilgilenen Rusya gibi bir dünya devletini temsil etmesi...
Rus konuk Dimitri’yi ağırlayan Rum ev sahibi Dimitris, eski bir komünist olarak, Ruslara büyük sempati ve hayranlık duyan bir politikacı.
Gerçi iki Dimitri’nin de başında bulundukları kendi ülkelerinde artık komünist değil, liberal ekonomik ve siyasal bir düzen hâkim. Ama Moskova, Sovyetler Birliği zamanında Kıbrıs’a karşı başlayan özel ilgi ve desteğini bugün de sürdürüyor.
Hristofyas’ın Rus Ajansı TASS’a demecinde belirttiği gibi, iki ülke arasında geleneksel bir ortaklık var. Rusya Kıbrıs için (tabii Rumlar açısından) “denenmiş, kimsenin yerini tutamayacağı bir müttefik.”
Bu bakımdan, Kıbrıs Rum yönetiminin Medvedev’in ziyaretine bu kadar önem vermesi ve bundan cesaret alması doğal.
Stratejik bağlar
İlk bakışta bu ziyaret, bir “iş seyahati” olarak görülebilir. Gerçekten dün yapılan müzakereler ve toplantılar, ekonomik ağırlıklı oldu.
Bu da sebepsiz değil. Rusya Güney Kıbrıs’ın bir numaralı iş ortağı. Hem de ticaretten çok, yatırım alanında. “Cyprus Mail”in verdiği rakamlara göre, 2008’de Güney Kıbrıs yolu ile Rusya’ya yapılan (büyük kısmı “off-shore”) yatırımlar, 39 milyar euro’yu buluyor. Rus işadamlarının Güney Kıbrıs’taki yatırımları da 2 milyar euro.
Dün Rus-Kıbrıs İş Konseyi’nin düzenlediği foruma yüzlerce Rum ve Rus işadamı katıldı. İki Dimitri arasında finans, ekonomi, ulaşım, iletişim, eğitim vs. alanlarında 16 anlaşma imzalandı.
Rusya ile Kıbrıs Rum kesimini birbirine bu kadar yakınlaştıran, sadece ekonomik çıkarlar değil. İki tarafın önemli siyasal çıkarları ve hesapları var tabii.
Moskova Kıbrıs’a bağımsızlığa kavuştuğu günden itibaren çok yakın ilgi göstermiştir. Soğuk Savaş döneminde Moskova, Akdeniz’in sıcak sularına inmek için adayı bir sıçrama tahtası olarak görmüştür. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra da Moskova’nın bu ilgisi ve stratejik hesapları devam etti. Günümüzde de Moskova, bölgedeki nüfusunu ve rolünü canlı tutmak için, Kıbrıs Rum yöneticileriyle geleneksel ilişkilerini sürdürmeyi amaçlıyor. Medvedev’in “iş seyahati”nin bir boyutu da bu stratejik amaçtır.
Rum tarafı için de bu boyutun büyük değeri var. Çünkü, Rusya Kıbrıs sorununun başından beri, Rumlara arka çıkmıştır. Son zamanlarda dahi, BM ve diğer forumlarda Rum görüşüne destek vermiştir.
Hassas dengeler
Rusya’nın bu tutumunda, Kıbrıs’ın bölünmesine karşı olmasının da önemli payı var.
Diyebilirsiniz ki adanın bölünmesini istemeyen Rusya, KKTC’nin varlığını tanımıyor, çözümün “birleşik bir devlet” esası üzerinde bulunmasını istiyor, ama kendisi Gürcistan’dan ayrılan Abhazya ve G. Osetya’yı tanımaktan ve onlara destek sağlamaktan çekinmiyor. Bu bir çelişki veya çifte standart olarak görünse de, Ruslar “bunlar farklı durumlardır” deyip geçiştiriyor.
Bununla beraber, Moskova’nın özellikle son zamanlara hızla gelişen Türk-Rus ilişkileri karşısında, Kıbrıs politikasında Ankara’yı fazla rahatsız etmemeye özen gösterdiği de açık. Onun için Rus diplomasisi, Kıbrıs sorununda pek öne çıkmamayı yeğliyor. Ama ilişkilere gelince, Güney Kıbrıs’la bağlarını güçlendirecek adımları atmaktan da geri kalmıyor.