Son zamanlarda seçim kampanyalarında “değişim” lafı çok tutan bir slogan haline geldi. Özellikle ABD’de Barack Obama’nın bu slogan sayesindeki başarısından sonra, birçok ülkede politikacılar seçim kampanyalarında sık sık bu sözcüğü kullanmaya başladılar.
Aynı durumu önümüzdeki perşembe günü sandık başına gidecek olan İngiltere’de de görüyoruz. İktidar yarışına giren üç ana partinin liderleri her fırsatta halkın değişiklik beklentisini dile getiriyorlar.
Önceki gece bütün dünyada izlenen TV karşılaşmasında da öyle oldu. “Değişim” sözcüğünü en çok kullanan muhalefetteki Muhafazakâr Parti’nin lideri David Cameron, İngiliz halkına, “İhtiyacınız olan değişimi biz gerçekleştireceğiz. Bugünkü iktidarla hiçbir şey değişmez” mesajını verdi.
İktidardaki İşçi Partisi lideri Gordon Brown da bir yandan şimdiye kadar izlediği politikaları savunurken, diğer yandan, “Yaptığımız değişiklikleri tehlikeye düşürmeyin” diye konuştu.
Nihayet Demokrat-Liberal Parti lideri Nicholas Clegg de, farklı bir gelecek ve değişim için kendilerine oy verilmesini istedi...
Bu üçüncü ve son TV tartışmasından sonra yapılan kamuoyu araştırmaları, Cameron’un rakiplerinden çok daha başarılı bir performans gösterdiğini ortaya koydu. Tıpkı çeşitli kurumların düzenlediği anketlerden çıkan sonuç gibi. Buna göre Muhafazakârlar bir hayli farkla önde gidiyor; İşçi Partisi ile Demokrat-Liberal Parti başa baş durumdalar...
Halk değişim istiyor...
İşçi Partisi’nin gerilemesinin çeşitli nedenleri var:
Bir kere İşçi Partisi 13 yıldır iktidarda. Bu normalde halkta bir değişiklik arzusuna yol açar. Kaldı ki son 2 yıldır dünyayı saran ekonomik kriz, İngiltere’yi de sarsmıştır. Bu tür kriz durumlarında kim iktidarda ise yıpranır. Başbakan Cordon Brown’un aldığı önlemlere rağmen gerilemesinin önemli bir nedeni de bu...
Buna karşılık Muhafazakârların ilerlemesinde bu partinin yeni bir imajla ortaya çıkmasının büyük payı var. Bunda da iki faktör rol oynuyor:
Birincisi, genç David Cameron’un liderliği... Aslında Cameron, Muhafazakâr Parti profiline uygun bir kişiliğe sahip. Elit tabakadan gelmiş, Oxford’da okumuş, vs... Ama bu seçimlerde değişik bir görüntü yansıtmasını bildi: Seçim bölgelerini blucinle dolaştı ve “pub”lara gidip oradakilerle bira içti... Ve bu arada tabii her yerde o tılsımlı sözcüğü (değişim) tekrarladı...
Parti de değişiyor
İkinci ve belki de en önemli faktör, Muhafazakâr Parti’nin kendi bünyesi içinde bir değişim geçirmesidir. Cameron dahi bugünkü Muhafazakâr Parti’nin eskisinden farklı olduğunu söylüyor. Parti toplumun yeni ihtiyaç ve beklentilerini dikkate alıyor. Nitekim seçim programında ekonomiden sosyal sorunlara kadar birçok konuda eskisinden farklı görüşlere yer verildiği görülüyor. Bu görüşler önceki gece TV ekranlarına yansıyan üçlü karşılaşmada da açıkça ortaya çıktı. Cameron son günlerde yaptığı konuşmalarda eşcinsellerin haklarını savunurken veya ekonomideki reformlardan söz ederken, eski tutucular her halde şok geçirmiş olmalı...
İşte İngiliz siyasi hayatındaki değişimin bir boyutu da budur. Analistler Cameron yönetimindeki Muhafazakâr Parti’nin artık merkez-sağa kaymakta olduğunu belirtiyorlar. Tıpkı Tony Blair yönetiminde İşçi Partisi’nin merkez-sola kayması gibi...
Her halükârda Cameron’un yeni çizgisi, Thatchirism’in tabutuna bir çivi daha çakıyor.