Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“İNSANLIK dramı”... “İnsanlık ayıbı”... “İnsanlık bitti mi?”...  Türk basını önceki gün İstanbul’da bir grup “kaçak göçmen”in uğradığı felaketi böyle başlıklarla aktarıyordu.
Türkiye yolu ile Avrupa’ya geçip oradaki ülkelere sığınmayı ümit eden, çoğu Pakistanlı ve Burmalı yüzden fazla insan, bu uzun yolculuğu bir TIR kamyonunun içinde, balık istifi gibi yapmak zorunda kalmışlardı.
Kapalı kaldıkları kamyonun kasasında, günlerce yemeksiz, susuz ve en önemlisi havasız kalan bu zavallılar, İstanbul’a yaklaşırken, ölümün eşiğindeydiler. Nitekim onları sözde Yunanistan’a kadar götürecek olanlar, aracı Küçükçekmece’deki bir kırsal bölgede terk ettikleri zaman, içinden 14 ceset ve ölüm sınırına gelmiş birçok insan çıktı.
Bu gerçekten hayvanlara dahi reva görülmeyecek büyük bir vahşet ve vicdansızlık.
Bu olay “kaçak göçmenler” sorununun son zamanlarda aldığı ciddi ve trajik boyutları da gözlerin önüne seriyor. Bu, sadece Türkiye’de olmuyor. Bu olay da, Türkiye’de “kaçak”ların uğradığı ilk felaket değil.

Transit yolu
Gerçekten Türkiye, savaş veya zulüm, sefalet ya da zaruret yüzünden Ortadoğu’dan, Güney Asya’dan ve hatta kara Afrika’dan, Batı’daki gelişmiş ülkelere göç etmek isteyen yüz binlerce insanın “transit yolu” haline gelmiş bulunuyor.
Göçmenlerin çoğu ekonomik nedenlerden ülkelerini terk edip daha iyi yaşam koşullarına kavuşmak umuduyla Batı’ya sığınmaya çalışıyor... Göçmenlerin daha az sayıdaki kısmı ise, siyasi nedenlerden ötürü ülkelerinden kaçıyor ve korkusuz, serbest yaşayabilecekleri Batı ülkelerinden birine iltica etmeye uğraşıyor.
Türkiye “güzergâhı”nı kullananların çoğu birinci kategoriye dahil. Bunlar “kaçak” muamelesi görüyor. Yakalandıklarında, sınır dışı edilmek -veya ait oldukları ülkelere iade edilmek- durumuyla karşılaşıyorlar. Resmi istatistiklere göre, son 3 yılda yakalanan bu tür “kaçak” sayısı 174 bini buluyor. Sadece bu yılın ilk 6 ayında 38 bin “kaçak” göçmen ele geçirildi. Bunların çoğu Iraklı, Pakistanlı, Filistinli, Afgan ve Somalili...
Tabii polisin Türkiye çapında tüm “kaçakları” yakalaması mümkün olmuyor. Nitekim ülkede şu sırada bulunan kaçak göçmen sayısı, 300 bin ile bir milyon arasında tahmin ediliyor!
Siyasi nedenlerle Türkiye’de bulunup resmi kanallardan, BM’nin Ankara’daki Mülteciler Yüksek Komiserliği’ne “sığınma hakkı” talebinde bulunanların sayısı da 14 bin civarında. (Geçen yıl 8 bin kişi kayıt yaptırdı)... Bunlarla ilgili resmi muameleler çok uzun sürdüğü için, gerçek “mülteciler”, onları kabul eden ülkeye gidinceye dek, Türkiye’de 3-4 yıl geçiriyorlar. Bu insanlar da, Türkiye’de çalışamadıkları ve belli illerde kalmak zorunda tutuldukları için, perişan halde yaşıyorlar.

Türkiye’nin de sorunu
Yabancı göçmenler Avrupa’nın büyük sorunu. Ama aynı zamanda Türkiye’nin de -bir transit ülke de olsa- sorunu...
Türkiye bu problemi yeni yasal düzenlemeler yapmadan, gereken önlemleri almadan, diğer ülkeler ve kurumlarla birlikte sıkı işbirliğine girişmeden halledemez. Halledemediği sürece de maalesef geçen günküne benzer facialara sahne olur.
Bu tür olayları önlemek için öncelikle kaçakçılara yönelik polisiye önlemleri yoğunlaştırmak, sınırları sıkı kontrol etmek, suçlulara ağır cezalar vermek şart. Ayrıca her şeyden önce tüm göçmenlere (kaçaklar dahil) insanca muamele etmek, bu amaçla da gerekli yasal düzenlemeleri yapmak gerek...
Bunlar çok zor işler. Ama “insanlık adına” bunun gereklerinin yerine getirilmesi de zorunlu...