IRAK politikasına ilişkin genel ilkeler ortaya konduğunda, herkes kolaylıkla onların üzerinde mutabık kalabiliyor. Ancak ayrıntılara inilince, farklılıklar beliriyor...
Örneğin Türkiye'nin öteden beri savunduğu esaslar, Irak'ın toprak bütünlüğünün, ulusal birliğinin ve siyasal istikrarının korunmasıdır. Saddam sonrası dönemde, Irak'ın yeniden yapılanması için öngörülen temel prensipler bunlar. ABD ve BM başta olmak üzere, Irak'ın komşuları da dahil, herkes bu konuda mutabık.
Bu açıdan Türkiye'nin izlediği politika tutarlı ve geçerli. Ama, Irak'ta olup bitenler karşısında, bu genel ilkeler pratikte yeterli olmuyor. Mesela Irak'ta halen her biri ayrı telden çalan çeşitli grupları birleştirecek bir siyasal yapı nasıl kurulacak? Gündeme getirilen federal sistem nasıl olacak? Kürtler, Araplar, Türkmenler, Sünniler, Şiiler arasında denge ve uyum nasıl sağlanacak? Seçimler yapıldığında bu dengeler ve istikrar nasıl korunacak?..
İşte esas mesele budur ve halen bu konuda gerek Irak'taki çeşitli güçler, gerekse ilgili ülkeler arasında tam bir görüş birliği yoktur.
* * *
BU çerçevede Türkiye'nin Irak politikasının temel unsurları son günlerde biraz daha netlik kazanmıştır.
Ankara öteden beri Irak'ın bölünmesine yol açacak bir Kürt oluşuma karşı olduğunu ilan etmiş, hatta bunu bir "savaş nedeni" sayacağını dahi belirtmiştir. Peki, Türkiye federal bir yapılanmaya karşı çıkacak mı? Ankara'da yapılan son açıklamalar, Türkiye'nin etnik esaslara dayalı bir federasyona karşı olduğunu, ancak çok bölgeli bir federal sisteme muhalif olmadığını ortaya koyuyor. Bu önemli bir gelişme. Aslında bu tutum Kürtler dışında, Irak'taki öteki gruplar, bölgedeki diğer ülkeler ve ABD tarafından da paylaşılıyor.
Eğer bu konuda bir konsensüs oluşturulursa ve Kürt yöneticileri arasında Kerkük merkezli, yarı bağımsız bir Kürdistan'ın kurulmasına yol açacak konfederal bir sistem isteyenler bunun gerçekleşemeyeceği yönünde ikna edilebilirse, ciddi bir kriz önlenebilecektir. Bunda tabii esas sorumluluk ABD'ye düşüyor...
* * *
SON günlerde Irak'ta Şii varlığı kendini hissettirmeye başladı.
Türkiye geçmişte Irak'taki Şiilere karşı daha mesafeli davranmış, hatta onlarla fazla bir temasta da bulunmamıştır. Şimdi Ankara farklı bir yaklaşım gösteriyor. Şiilerin etnik federasyona karşı olması bu yeni tutumun önemli bir nedeni. Ancak, nüfusun yüzde 60'ını oluşturan Şii unsurunun giderek artan etkinliğini (ve ileride Irak'ın yönetiminde alacağı rolü) görmezlikten gelmek olanaksız...
Irak'ın yeniden yapılanması sürecinde ABD - ve BM - Şiilere ne kadar yer verecek? Ayetullah Sistani'nin esas hedefi Irak'ta Şii hakimiyetine dayalı, İran tipi bir din devleti kurmak mı? ABD Ayetullah ile anlaşabilirse, Irak'ta (İran'dan farklı olarak) Batı'ya düşman olmayan, dünya ile bütünleşen, demokratik bir rejim kurulabilir mi?
Şiilere ne gibi imkanlar verileceği ve onların ülkeye nasıl bir yön vermek isteyecekleri, Türkiye'yi çok yakından ilgilendirir. Sonuçta nasıl bir Irak'ın ortaya çıkacağını belirleyecek temel faktörlerden biri de budur.