Aralarında ABD'nin önde gelen politikacılarından Joseph Lieberman'ın bulunduğu 9 kişilik Senato heyetinin geçen hafta sonu Ankara'da yaptığı temasların ışığında, Washington'un Irak'la ilgili "havası" biraz daha aydınlanmış oldu.
Bu bağlamda söylenenler arasında, Türkiye'yi yakından ilgilendiren şu iki husus dikkat çekicidir: Birincisi, Bush yönetiminin Irak konusunda henüz netleşmiş, kesin bir eylem planının bulunmadığıdır. "ABD'nin yeni hedefi Irak" veya "Afganistan'dan sonra Irak vurulacak" gibi söylentiler bu aşamada gerçeği yansıtmıyor.
İkinci önemli husus da, ABD yönetiminin kararını kesinleştirmeden ve hele eyleme geçmeden önce, Türkiye'nin fikrini mutlaka alacağıdır. Senatör Lieberman'ın bunu açıkça söylemiş olması Türk yetkililerini rahatlatmıştır. Başkan Bush önümüzdeki hafta Başbakan Ecevit'in Washington ziyareti sırasında böyle bir istişare fırsatını bulacaktır.
* * *
TÜRK tarafının Amerikalı muhataplarına söyleyecekleri bellidir: ABD'nin Irak'a karşı bir askeri harekata girişmesi tehlikeli ve zararlı olur. Irak'ı yola getirmek için başka yollar denenmelidir...
Ankara'nın böyle düşünmesinin biri sübjektif, diğeri objektif iki sebebi var: Türkiye - sübjektif olarak - bölgedeki bir çatışmanın kendisine siyasal ve ekonomik bakımdan zarar vereceği kanısındadır ve dolayısı ile komşusu ile bir maceraya sürüklenmekten çekinmektedir. Kaldı ki - objektif olarak düşünüldüğünde - böyle bir savaş ABD'ye de pahalıya mal olabilir, tüm dengeleri altüst edebilir, yeni komplikasyonlara yol açabilir...
Aslında halen Washington'daki tartışmalarda ABD'nin askeri bir müdahalesinin bu tür olumsuz sonuçlar yaratacağını söyleyenler de çok. Ama ABD'de çoğu kafalarda yer alan bir sabit fikir var: Saddam mutlaka gitmeli. Nedeni veya gerekçesi ne olursa olsun, Amerikalılar gerçekten kafayı buna takmış vaziyetteler.
Bu bakımdan Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in deyişi ile, ABD için esas mesele Saddam rejiminin değişmesidir. Türkiye için ise öncelik, Irak'ın toprak bütünlüğüdür.
* * *
HAFTAYA Ecevit'in Washington'daki temasları sırasında Türkiye'nin ve ABD'nin yaklaşım farklarının giderilip giderilemeyeceğini göreceğiz.
Bu arada Başbakan Ecevit'in son demeçlerinde, Türkiye'nin Saddam rejiminin devamını yeğlediği şeklinde oluşan bir izlenimi düzeltmeye çalıştığı görülüyor. CNN - Türk'te, M. Ali Birand'ın ayrıntılı sorularını yanıtlarken Ecevit'in, "Saddam'ın devrilip devrilmemesi bizi ilgilendirmez" demesi, Saddam'a, BM kararlarına uyması çağrılarını tekrarladığını, ancak bunu kendisine bir türlü "anlamadığını" söylemesi çok anlamlıdır. Birand'ın da belirttiği gibi "demek ki Ecevit'in de bu konuda pek umudu yok"...
Mesele, kendisine Türkiye gibi yakın bir ülkeden gelen tavsiye veya uyarıları dahi dinlemeyen Saddam karşısında, ne yapılabileceğidir. ABD'nin - askeri seçenek dışında - değerlendirdiği çeşitli opsiyonlar var. Türkiye'nin şimdiye kadar tavrı ise, bugünkü durumun - yani statükonun - devamından yana olmuştur. Ancak geçen cuma günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, son tahlilde statükonun devamının Türkiye'nin çıkarlarına uymadığı da açık.
Bu nedenle Türk diplomasisinin, Irak'la ilgili eski söylemi tekrarlamanın dışında, yeni senaryolar düşünmesi ve Ankara'yı ABD'nin önayak olacağı yeni oluşumların dışında bırakmayacak en uygun seçenekleri şimdiden belirlemesi gerekiyor.