BÜTÜN işaretler İran’da seçim sonrasında yönetim ile muhalefet cephesi arasındaki mücadelenin yeni bir aşamaya girmekte olduğunu gösteriyor.
İki hafta önce, seçimlerin şaibeli sonuçlarına karşı gösterilen tepki, ülke çapında yüz binlerce insanın sokaklara dökülmesiyle, yönetime karşı bir halk hareketi halini almış görünüyordu.
Son günlerde ise, yönetimin sistematik ve acımasız kampanyası sonunda, muhaliflerin sesi kısılmış, gösterilerin hızı kesilmiş bulunuyor. Artık o büyük kalabalıklar sokaklarda boy gösteremiyor; sadece ufak gruplar yer yer toplanıp “Allahu Ekber” diye bağırıyor ve bugünkü yöneticilere karşı sloganlar atabiliyor.
Rejimin, “devrimi korumak”la görevli güçleri şimdi muhaliflere nefes aldırtmıyor. Özellikle “Besiç” adındaki milisler, göstericilere karşı sopalar, zincirler ve ateşli silahlarla saldırıyor ve halkı “terörize” ediyor.
Bu arada güvenlik güçleri de, şimdiye kadar yüzlerce politikacıyı ve aydını (bu arada 70 üniversite profesörünü) tutuklamış bulunuyor...
Muhaliflerin akıbeti
BU durumda, halk kitlelerini de kapsayan “muhalefet cephesi” çöküyor mu? Bu, İran’da halk hareketinin sonunun başlangıcı anlamına geliyor mu?
Kuşkusuz yönetim ve onun Devrim Muhafızları, Besiç gibi enstrümanları, muhaliflere karşı acımasız savaşını sürdürürse, seçim sonrasında ortaya çıkan hareket söner. Unutmamalı ki, bu hareketin başında, mücadeleyi sonuna kadar sürdürecek bir lider de yok. Mir Hüseyin Musevi, olayların zoruyla bir sembol veya kahraman oldu. Ama onun bugünkü düzene karşı bir ayaklanmanın başını çekmek gibi bir niyeti yok... Sokaklara dökülen yüz binlerce insan da, yönetime karşı duydukları tepkinin ve değişim arzusunun dışında, böyle bir hareketi sürdürecek organizasyondan yoksun.
Bu bakımdan yönetim, sonuçta kendi istediğini empoze etme, yani muhalefeti sindirme avantajına sahip.
Ancak bu avantaj, yönetimin de bu krizde karşılaştığı ciddi sıkıntıları ve hatta sarsıntıları hafifletmiyor. Yönetim son olaylardan dolayı derin bir yara almıştır. Yönetimin bugünkü as figürlerinin siyasal geleceğinin ne olacağı da belli değildir.
Rejimin “Güçlü Adamı” Ayetullah Ali Hamaney, son olup bitenlerden sonra şimdi, sadece değişim veya reform isteyen halk kesimlerinin değil, 1979 devriminin öncülerinin de muhalefetiyle karşı karşıya. Bunların arasında, Hamaney’i bu göreve getiren Uzmanlar Meclisi’nin başkanı, eski Cumhurbaşkanı Rafsancani de var.
Bu arada önemli bir nokta da devrimden bu yana ilk kez mollalar arasında bir bölünmenin açıkça ortaya çıkmış olmasıdır. Bu, Hamaney’i hem ruhani lider hem de ülkenin bir numaralı “Rehber”i olarak zayıflatan, itibarını sarsan bir husus...
Yönetimin geleceği
SON zamanlarda birçok ülkede otoriter rejimlerin zorlandığı çok görüldü. “Renkli Devrim” serisinden, 2003’te Gürcistan’da, 2004’te Ukrayna’da hükümetler devrildi... Buna karşılık 1999’da Çin’de (Tiananmen), 2007’de Burma’da benzer hareketler bastırıldı.
İran’daki hareketin sonucu birinci mi, yoksa ikinci kategoriye mi girecek?
Her olayın farklı özellikleri var tabii, ama İran’daki hareketin muhalefetin sindirilmesiyle son bulması olasılığı daha güçlü görünüyor. Velev ki, yönetimin üst kademesindeki çatlak büyümesin ve şimdi galip görünenler sonuçta “iç mücadele”yi kaybetmesin...