İRAN’daki olayların başında, bazı gözlemcilerin aceleci biçimde kullandığı terimle, “ikinci devrim” gerçekleşmedi.
Seçimlerin şaibeli sonucu etrafında kopan siyasi fırtına şimdi dinmiş görünüyor.
Mir Hüseyin Musevi’nin taraftarlarının başlattığı hareket artık Ahmedinecad yönetiminin “demir yumruğu” altında ezilmiş durumda.
“Sokakların gücü” kendisini kanıtlayacak halde değil artık.
Siyasette olduğu gibi, sokaklarda da Hamaney-Ahmedinecad ikilisine bağlı “derin devlet” güçleri duruma hâkim.
“Besic” milisleri ve “Devrim Muhafızları” muhaliflere nefes aldırtmıyor. Son gösterilerden sonra bu güçlerin giriştiği acımasız saldırılar, öylesine bir dehşet ve korku yarattı ki, gözü pek göstericiler dahi artık seslerini çıkaramıyor.
Yüzlerce aydın hapiste. Bir kısmından hiç haber alınamıyor.
Büyük baskı altında bulunan Mir Hüseyin Musevi tam bir açmazda. Eğer yönetime karşı mücadelesini sürdürür ve kendisini destekleyenleri her şeye rağmen sokaklara dökülmeye teşvik ederse, tutuklanıp ağır bir şekilde cezalandırılmak tehlikesiyle karşılaşacak... Eğer mücadelesinden vazgeçer ve susmayı tercih ederse, savunduğu davayı ve ona destek olan milyonlarca insanın sempati ve güvenini kaybetmiş ve siyaseten “silinmiş” olacak...
Musevi’nin bundan sonra nasıl davranacağına karar vermesi için de fazla vakti yok. Seçeceği yol, İran’ın siyasal geleceğine yön verecektir.
Alttan ve üstten...
ASLINDA Ahmedinecad ve onun arkasındaki esas güç olan Ayetullah Ali Hamaney de, şimdi duruma hâkim görünmekle beraber, bir yol kavşağında. Kolay tercih, şiddet ve baskı yoluyla muhalifleri bertaraf etmek, yoluna bildiği gibi devam etmektir. Yönetim şu anda bu yolu seçmiş görünüyor.
Ancak bunun daha uzun vadede, hem içte hem de dışta ters tepmesi riski vardır. Gerçi sokaklara dökülen muhalefet sinmiş, “alttan” gelen hareket kesilmiştir. Bu hareket, “için için” kaynasa da, daha uzun bir süre herhalde kendisini “dışa” vuramayacaktır. Ama öte yandan, “üstten” sürtüşme emareleri gelmeye devam edecektir. Ayetullahlar arasında ortaya çıkan uyuşmazlıklar, ayrıca Rafsancani, Hatemi gibi devrim önderlerinin Ahmedinecad ile anlaşmazlığı, bu yeni dönemde ciddi krizlere yol açabilir.
Ahmedinecad’ın “alttan” veya “üstten” gelebilecek böyle riskleri önlemesi, sertlik yerine uzlaşıcı bir tavır almasına bağlı. Son olaylar halkın ve devrimci elitin önemli bir kesiminin, sistem içinde değişimden, reformdan yana olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Ahmedinecad -ve Hamaney- bu istek ve beklentileri dikkate almak durumundadır. Aksi halde, sadece radikal ve sert politikalarla, ülkede istikrar ve huzuru sürdüremez...
İçten ve dıştan...
AYNI şey İran’ın dış ilişkileri için de söylenebilir.
Ahmedinecad son günlerde, ABD’ye, Batı’ya ve onun son olaylarda aldığı sert tavrı eleştiren ülke ve kurumlara karşı çok sert tepki göstermiş, hatta onlara karşı tehditler savurmuştur.
Dış politikadaki bu sertleşme ABD’nin İran’la bir diyalog için yeni açılımlara giriştiği bir zamana rastlamış bulunuyor. Bu durumda nükleer program başta olmak üzere, ihtilaflı konularda bir müzakere ve yumuşama sürecinin başlama ihtimali şimdi çok zayıflıyor.
Bu sertleşme politikasının yaratacağı gerginlik kimsenin yararına değil tabii. Ama İran’da durumunu pekiştirme çabasında olan bugünkü yönetim, bunun İran’ın da yararına olmayacağını anlamalıdır.