Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Evet, Komisyon Başkanı Prodi ve genişleme görevlisi Verheugen, Başbakan Erdoğanla görüşmelerinden sonra, bir nevi yeşil ışık yaktılar. Türkiye şimdi memnun ve rahat. Ama, Komisyon yetkililerinin açıklamasıyla iş tamamen düzlüğe çıkmış değil. Dünkü "Le Figaro"nun belirttiği gibi, şimdi Komisyon ile üye ülkelerin hükümetleri ve ayrıca hükümetlerle kendi kamuoyları karşı karşıya geliyorlar. Diğer bir deyişle, Komisyon hükümetleri, hükümetler de kendi kamuoylarını Türkiyeye "evet" denmesi konusunda ikna etmek durumunda ki, bu da oldukça zor bir iş...***ÜYE ülkelerin hükümetleri arasında kesin "evet" diyecek birkaç ülke var: İngiltere, Almanya, İspanya, Yunanistan bunların başında. Ancak bu kategorideki ülkelerde dahi (örneğin Almanyada) siyasi partilerden ve kamuoyundan gelen güçlü bir muhalefet var.Üye ülkelerin bir kısmı da (Fransa gibi) kendi içinde bölünmüş durumda. Cumhurbaşkanı Chirac Türkiyeye çekingen bir "evet" derken, Başbakan Raffarin tereddütler ifade ediyor, kendi partisi UMP ise bu işe soğuk baktığını gizlemiyor.AB ülkelerinde yapılan nabız yoklamaları, kamuoyunun önemli kısmının ya kararsız veya karşı olduğunu gösteriyor. Bu durumda, Komisyonun olumlu tavsiyesine rağmen, 25 üye ülkenin liderlerinin aralık zirvesinde tek ağızdan "evet" demesi beklenebilir mi?Doğrusu bunun sağlanabilmesi için de, çok çaba harcamak gerekecek. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda, ABnin gündemine neredeyse "bir numaralı sorun" olarak oturan Türkiyeyle üyelik müzakereleri konusunda, çok hararetli tartışmalara tanık olacak ve hoşumuza gitmeyecek laflar duyacağız. Türkiyenin buna karşılık yapması gereken şey, soğukkanlılıkla yoğun bir "ikna" ve "iyi imaj yaratma" kampanyası yürütmektir (bir de tabii yeni bir "yol kazası" yapmamak)...***TÜRKİYEnin AB üyeliğine karşı çıkan veya kaygıyla bakan çevrelerin başlıca argümanları malum: Türkiyenin coğrafyası, büyük nüfusu, dini, ekonomik durumu, "engel" sayılıyor. Bu argümanların hepsine verilecek cevaplar var tabii. Nitekim bu yanıtlar, "Akil Adamlar"ın raporunda veya "The Economist"in yazısında etraflıca yer alıyor.Bunun dışında bazı önyargılar var ki, bunları kırmak daha zor. Avusturyanın takındığı tavır, bu bağlamda ilginç bir örnek sayılabilir.Sahi, Avusturyalılar neden Türkiyeyi ABde görmek istemiyorlar? Bunu sorduğumuz Viyanadaki diplomatların ve analistlerin söylediklerine bakılırsa, diğer ülkelerde karşı çıkanların öne sürdüğü argümanların yanı sıra (büyük nüfus, göç endişesi, din - kültür farkı gibi) bir de inanılması zor, "tamamen duygusal" nedenler, bağnazlıklar var. Türkiyenin AB üyeliğini, Osmanlıların Viyana kapılarını zorlamasına benzetenler, sonuçta "Avrupanın İslamlaştırılacağını" ileri sürenler var!..Bu tür saçmalıklar, Şansölye Schuesseli dahi rahatsız etmiş olacak ki, "1863te değiliz. Dikkat, Türkler geliyor diyemeyiz" şeklinde bir rest çekmek zorunda kaldı.Halkın üçte ikisinin Türkiyenin üyeliğine "hayır" dediği Avusturyada, üstelik sağcı ortağının koalisyondan çekilme tehdidi altında bulunan Şansölye, acaba aralık zirvesinde "evet" diyebilecek mi?.. skohen@milliyet.com.tr AVRUPA Birliğinde şimdiye kadar hiçbir ülkenin üyelik başvurusu, Türkiyeninki kadar tartışmalara ve anlaşmazlıklara konu olmadı. Çeşitli Avrupa başkentlerinde haftalardır süregelen bu tartışmalar, AB Komisyonunun önceki gün sergilediği tavırdan sonra, daha da kızışma eğilimini gösteriyor.